Bakan Canikli Globus Vision'a Konuştu

Bakan Canikli Globus Vision'a Konuştu

03 Mayıs 2015
Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli, Globus Vision'a verdiği röportajda ABD ile AB arasında müzakereleri devam eden Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı'nın (TTIP) Türkiye'ye etkilerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 
 
Bakan Canikli'nin değerlendirmeleri şöyle:
"ABD firmalarının AB ekonomisine korumasız girmeleri halinde bizim içinde önemli bir pazar AB pazarına bizim içinde önemli bir Pazar olan AB pazarında bizim firmalarımız aleyhinde ayrıca bir dezavantajlı bir durum ortaya çıkacak.  Çünkü bizim firmalarımız açısından rekabet artacak. Bir yapı var AB içerisinde ama ABD firmalarının korumasız bir şekilde girmeleri halinde bizim firmalarımız açısından çok ciddi bir sıkıntı ortaya çıkacak. Bu nedenle biz orada bir pazar daralması yaşayacağız. Bu ilave olarak aynı şekilde bizim ABD ile ticaretimiz var ve 7 milyar dolar bir dış ticaret açığı veriyoruz. Bu anlaşmadan sonra AB firmalarının ABD pazarına girmelerinden sonra da şu andakinden farklı bir rekabet, daha aşırı bir rekabet ortamıyla karşı karşıya kalacağız. Muhtemelen bu ABD’ye yapacağımız ihracatta da bir daralma meydana gelecek. Burada bir kaybımız söz konusu olacak. Çok ağır sonuçları olacak bir anlaşma; dolayısıyla bizim bunu kabul etmemiz daha doğrusu Türk ekonomisinin tolere etmesi, üstesinden gelemsi mümkün değil. Yani siyasi bir kabul ya da reddetme anlamında değil. Tamamen ekonomik nedenlerle ve gerekçelerle Türkiye’nin böyle bir durumu, bu ekonomik tahribatı kapatması, telafi etmesi kesinlikle mümkün değil; söz konusu bile olamaz. Bizi ciddi anlamda olumsuz yönde etkileyecektir. Bütün alanlara da yansıyacaktır. Üretim, istihdam, ihracat, dış ticaret, cari açık bütün göstergeleri olumsuz yönde etkileyecektir."
 
"İki seçenek var; ya karar sürecine dahil edileceğiz ya da bu anlaşmadan eşit olarak faydalanacağız. Örnek olarak transatlantik firmaları korumasız olarak Türkiye’ye gelirken aynı şartlarda Türk firmaları da bu pazarlara aynı şekilde girebilmeli. Yani transatlantik ABD firması buanlaşmadan sonra hangi şartlarda, hangi imkânlarla, hangi koruma düzeyi ile giriyorsa Türk firmaları da o pazarlara aynı şartlarda girebilmeli. İkisinden bir tanesi mutlaka sağlanmalı. Ya anlaşmada, görüşmelerde söz sahibi olmalıyız ya da sonuçlarından eşit olarak faydalanmalıyız. Bu yapılmadığı takdirde bizim bunu kabul etmemiz kesinlikle mümkün değil. Bu durumda bizim tek bir seçeneğimiz kalır; Gümrük Birliği’nden vazgeçmek. Bu tabi istemediğimiz bir sonuç, bunu arzu etmiyoruz kesinlikle biz yürümesini istiyoruz. Gümrük Birliği anlaşmasını nihai hedefimiz olan tam üyeliğe ulaşmada çok önemli katkılar sağladığına ve sağlayacağına inanıyoruz. Zira böyle bir seçenekle karşı karşıya bırakılırsak mecburen bizim yapabileceğimiz tek bir hamle var; oda Gümrük Birliği’ni ortadan kaldırmak, vazgeçmek, bertaraf etmektir. Bu yönde dayatılır ve ısrar edilirse bunu herkes çok iyi biliyor, AB’de biliyor böyle bir anlaşmanın nasıl bir tahribata yol açacağını hepsi biliyor. Dolayısıyla bu konuda ısrar etmeleri demek ve bizim tek bir hamleyle karşı karşıya kalacağımız da biliyorlar böyle bir kararın kabulünde oda Gümrük Birliği’nden vazgeçmemiz. O zaman demek ki bilerek, isteyerek, özellikle bu sonucu görerek Gümrük Birliği anlaşmasından vazgeçmemizi isteyerek böyle bir hamle yapıyorlar anlamına gelir. Çünkü  başka bir anlamı yok."