Bakan Canikli, TRT Haber’in Canlı Yayın Konuğu Oldu

Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli, Bank Asya’nın yönetiminin TMSF’ye geçmesine ilişkin, "Bankaya el koyma durumu söz konusu değildir. Yani onun nedenleri var, o şartların oluşması halinde ancak o şartla el konulabilir" dedi.

05 Şubat 2015

Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli, TRT Haber’in canlı yayın konuğu oldu. Bankaların ve finans sektörünün konulan kurallara uyup uymadığını denetleyen kurumun Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) olduğunu belirten Canikli, "Bankacılık Düzenleme Denetleme Kurumu, ismi üzerinde zaten. Ve her bankaya yapıldığı gibi imtiyazlı paya sahip olan ortakların bu saydığım kanunun işte 18. maddesinin 5. fıkrası açıkça ayrıntılı olarak sayılıyor. Birkaç örnek vereyim isterseniz. Mesela diyor ki, daha önce fona devredilmiş bankalarda imtiyazlı paya sahip olmaması veya kontrolü elinde bulundurmaması. Çünkü diyelim daha önce bir banka kurmuş, batırmış bankayı. Tekrar buna banka kurma izni veremezsiniz. Aynı şekilde tasfiyeye tabi tutulan bankerler vs. tasfiye haricindeki finansal kuruluşların bunların bu hale gelmesine, geldiği dönemde nitelikli paya sahip olmaması ve kontrolünde bulunmaması gerekir, yani imtiyazlı paya sahip olmaması. Ayrıca bakın, affa uğramış olsalar dahi ağır hapis veya beş yıldan fazla hapis, üç yıldan fazla hapis cezası almış ise mahkûm olmuşsa, işte ödünç para verme hakkında mevzuata göre mahkum olmuşsa ayrıca zimmet, irtikap, rüşvet, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı suçlar, istimal ve istikhal kaçakçılığı onun içinde kaçakçılık suçları, resmi ihale alım ve satımları, fesat karıştırmak gibi sayıyor. Bu suçlardan bir mahkûmiyet varsa bunlarda banka kurmazlar, imtiyazlı paya sahip olmazlar. Hem kurucu olamaz hem de imtiyazlı paya sahip olamaz. Dolayısıyla banka kurucularının ya da imtiyazlı paya sahip olanların bu şartları taşıyıp taşımadıklarının ortaya konulması gerekir" dedi.
BDDK’nın bütün bankalarda bu tür ortaklarının bilgilerini istediğine dikkati çeken Canikli, "Bilgi, belge yani işte ilgili savcılık kaydını ve bu kanunun ilgili maddesinde taşıyan o sıkıntılı durumlarda olmadığını ispatlayacak bilgi belgeleri BDDK istiyor. Esasında bunlar bu kayıtların bankada olması gerekir. Banka diyor ki, Bank Asya ‘Bana süre ver’ diyor. Yani bu önce yanlış hatırlamıyorsam yılsonuna kadar veriliyor, 2014’ün, sonra Ocak sonuna kadar uzatılıyor. Yani ‘bana bu süre yetmez’ diyor. 185’in 63’ünü veriyor, diğerlerini de ‘henüz sağlayamadım’ diyor veyahut ‘tamamını tamamlayamadım bana süre ver’ diyor. Süre veriliyor. O süre geçtikten sonra yine bu bir kısmını veriyor. 132 tane imtiyazlı paya sahip ortak. Yani kurucularda aranan şartları taşıması gereken imtiyazlı paya sahip olan ortaklarla ilgili bu belgeleri yine vermiyor. Ve ne zaman vereceği konusunda da herhangi bir talebi de yok, yani böyle afaki ucu açık bir süre istiyor. Böyle bir şey olmaz. Banka yönetiyorsun. Bunlar yönetimde söz sahibi, nitekim bakın bilgileri gönderilmeyenlerin payı yüzde 63. Yani bu grup tek başına yönetim kurulunu hepsini değiştirebiliyor. Yani bankayı istediği gibi yönetebiliyor, yönlendirebiliyor. Şimdi BDDK emin değil bu şartları taşıyor mu taşımıyor mu? Bu insanlar bankayı, Bank Asya’yı yönetiyor, yönetmeye de devam ediyor. Dolayısıyla çok büyük bir risktir banka açısından, sektör ve mudiler açısından. Yine aslında eğer bunlar bu şartları taşımıyorsa kanun hiçbir açık kapı bırakmıyor. Kanun açıkça diyor ki, bu durumda yapılması gereken şudur. Onu da belirlemiş. Kurucularda aranan nitelikleri kaydeden imtiyazlı paya sahip ortaklar temettü dışındaki ortaklık haklarından faydalanmazlar yani yönetemezler, yönetme yetkisini alıyor. Bu gibi durumda diğer ortakları kurumun bildirimi üzerine fon tarafından kullanılır. Fon kim? TMSF, Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu, yani yasanın açık amir hükmü burada. BDDK’nın yapacağı başka bir şey yok. Mecburen hükmü uyguluyor. Kesinlikle kim ne derse desin ne yaparsa yapsın" ifadelerini kullandı.

 

“BDDK Bunu Yapmazsa O Zaman Suç İşlemiş Olur"
 
“BDDK bunu yapmazsa yani imtiyazlı paya sahip olup ta kanunda aranan şartları taşıdıkları ispat edilemeyen, o belgeleri verilmeyen kişilerle ilgili bu yetkiyi fona devretmezse o zaman suç işlemiş olur" diyen Canikli, "Yani kanuna aykırı bir adım atmış olur, bir eylemde bulunmuş olur. Esas o zaman BDDK kanuna, yasalara aykırı davranmış olur. Ayrıca bu şartları taşıdıkları belli olmayanlar tarafından muhtemelen bir kötü yönetim nedeniyle de ortaya çıkacak zarardan, zararın büyümesinden, bankanın mali yapısının bozulmasından sorumlu hale gelirler. BDDK böyle bir durum karşısında kim olursa olsun bunu yapmak durumunda ve bunların yetkilerini fona kullandırmak durumunda. Bankalar Kanunu’nun 18. maddesinin 5. fıkrası. Yani bu tamamen hukuki bir olay. Şu söylediğim bilgiler çerçevesinde açık, bunu yapanlar bilmiyorlar mı? Yani efendim işte ‘ideolojik ya da sübjektif kaygılarla bankaya el koydular’ gibi kamuoyunu yanıltıcı bilgi verenler bu kuralı bilmiyorlar mı? Çok çok iyi biliyorlar. Hepimizden iyi biliyorlar; bile bile yapıyorlar. ‘Kamuoyunu acaba yanlış yönlendirebilir miyiz?’ Ama mızrak çuvala sığmaz. Olay açıktır, hukuki bir süreçtir. Otomatik aslında, burada BDDK’nın da bir tercih hakkı yok. Zaten istemese de başka bir şekilde karar alması mümkün değil. Şimdi belki burada şunu sormak lazım, neden bunlarla ilgili bilgi, belgeler verilmiyor? Banka bunları veremiyor mu? Ulaşamıyor mu? Sonuçta bu belgeler, isimler belli. Esas sorgulanması gereken o. Burada akla şu geliyor; bu belge ve bilgileri gönderilmeyen 122 kişiden ki hepsini banka yönetimi tanıyor, bankanın imtiyazlı ortakları sahipleri bunlar. Dolayısıyla bunlardan bilgi alınması bir günde halledilecek bir şey. Sonuç itibariyle üç beş tane belgeyi, bilgiyi gönderecek ve BDDK bunları kontrol edecek" şeklinde konuştu.

Canikli, açıklamasında şunları kaydetti:
"Şimdi ilk akla gelen ihtimal bu tür durumlarda ulaşamama gibi bir ihtimal olmadığından bilerek bu belgeler intikal ettirilmiyor. Neden bilerek intikal ettirmiyor? O zaman demek ki bu belgeler gönderildiğinde kanuna aykırı durumlar söz konusu ki muhtemelen bunlar verilmiyor. Bu belgeler verilmiyor. Yani biraz önce saymaya çalıştığım o şartlara. Ya daha önce banka batırmış ya da zimmet, dolandırıcılık ve kanunun öngördüğü olmaması gereken o mahkûmiyetler nedeniyle suç fiiller nedeniyle ceza almış, belki kuralları ihlal etmiş ve banka kurucu olmaması gereken imtiyazlı paya sahip olmaması gerekenlerden olduğu için bunu vermiyor ya da daha da başka şeyler olabilir. Ya da ikisi de olabilir. Bunlar gerçek sahipleri değil, gerçek ortakları değil, o anda onlar üzerinden bunlar yürütülmeye çalışılmış. Yani gerçek hani ticari faaliyette bulunmak amacıyla karşılığını sermaye payını ödeyerek pay sahibi olmuş insanlar değil, başka bir yerden başka bir el tarafından başka bir akıl tarafından yönlendirilen, yönetilen, muhtemelen sermayelerde onlar tarafından konulmuş. Bu gelişmeler nedeniyle belki ulaşılamıyor onlara, belki tekrar işin içine girmek istemiyorlar. Yani paralel yapı ve bu olayla ilgili yürütülen soruşturmalar ve kamuoyuna düşen bilgiler nedeniyle ortaya çıkan bu deliller nedeniyle rahatsız oldular, ayrılmak istiyorlar, vazgeçmek istiyorlar. Bu nakil sürecini, aktarma sürecini gerçekleştiremediler. O nedenle belki bu imkânı kullanmak istemiyorlar, daha doğrusu imtiyazlı pay sahibi olmaktan vazgeçmek, istifa etmek istiyorlar belki, istifa kelimesini bilerek kullandım. Çünkü böyle bir görevlendirme varsa birilerine, eğer doğruysa bu tez, bu iddia doğruysa demek ki birileri tarafından görevlendirilmiş, adeta atanmış. Yani bu isimler gerçek ortak değil, birileri tarafından talimatla görevlendirilmiş. ‘Sen şunu yapacaksın, senin görevin bu. Senin adına şu bankadan şu kadar pay alıyoruz Bank Asya’dan. Sen buna göre bu işleri yapacaksın.’ Bu da rahatsız olmuşsa vazgeçmek istiyorsa, istifa etmek istiyorsa, ‘hayır çıkamazsın’ diyorlar. Belki de bunların başka seçenekleri de yok açığa çıkmaması için. Bunlar böyle bir durumda ne yapıyorlar? Bu bilgi, belgeleri vermiyorlar. İki ihtimalden bir tanesi de olabilir, ikisi de olabilir. Yani bazılarında şartları taşımayanlar olabilir, bazılarında da bu özellik olabilir."


"Bankaya El Koyma Durumu Söz Konusu Değil"

 

"Bankaya el koyma durumu söz konusu değil" diyen Canikli, "Yani onun nedenleri var, o şartların oluşması halinde ancak o şartla el konulabilir. Şu anda sadece imtiyazlı paya sahip ortaklarla ilgilidir. Bu bir el koyma, fona devretme, iflas hali falan kesinlikle değildir. İçi boşaltılmış mıdır boşaltılmamış mıdır? Verdikleri kaynakların plas edildiği yerler kanuna uygun mudur değil midir? Yani bazı yerlere geriye dönüşü olmayan kredileri bilerek vermişler midir vermemişler midir? Onlar ayrı konular. Bu sadece yönetimin güvence altına alınmasıdır, başka bir şey değil. Yönetimde risk ihtimali söz konusudur, kanun onu risk olarak tanımlıyor. Böyle bir durum olduğunda yönetim emin ellerde değildir diyor. Kanunun ifadesi, anlamı; ‘Bu özellikleri taşıdığı belli olmayan bu insanlara biz güvenemeyiz, risktir banka için. O yüzden onu biz güvenli bir ele teslim ediyoruz’, anlamı budur başka bir şey değildir" diye konuştu.
 
Mudilerin Durumu
 
Bakan Canikli, "Orada bir 10 bin liraya kadar bir şey var. Bir mevduat güvencesi söz konusu, onun dışındaki garanti kapsamında değil. O genel bir kural zaten. Bütün bankalar için ve bu tür finans kuruluşları için geçerli. Dolayısıyla şimdi orada 100 bin liraya kadar mevduatları garanti kapsamında olduğu için herhangi bir sorun yok. Ama garip olan şu. Bazı mudilerin gösteri yaptığı şeklinde, eğer doğruysa bilgi bilemiyorum. Yani bunu da anlamak mümkün değil esasında. Gerçekten bazı hesap sahipleri, Bank Asya’da hesabı olan, yani bu yönetim değişikliğini daha doğrusu yönetimin güvence altına alınmasını protesto etmek amacıyla bir gösteri düzenliyorlarsa bunu anlamak mümkün değil. Mantıklı bir izahta bulunmakta mümkün değil. Sonuç itibariyle onların haklarının korunması için mudilerin, bu bankada parası olanların bu haklarının korunması amacıyla bu işlem yapılıyor, bu adım atılıyor. Gerçekten mudiler tarafından bir gösteri varsa başka şeyleri de gündeme getirir, başka soru işaretleri, başka ihtimalleri gündeme getirir, tartışmaya açar ve elbette bunlar enine boyuna ayrıntılarıyla konuşulur, değerlendirilir. Bir de düzeltelim toplam ortak sayısı 185, 63 tanesi geliyor, 122 tanesi gelmiyor. 132 değil, biraz önce öyle demiştim. Evet, 163 e tekabül ediyor" dedi.
BDDK’nın bütün boyutlarıyla enine boyuna hesaplarını, her şeyini inceleyeceğini ve incelemeye devam edeceğini belirten Canikli, "Bugüne kadar Bank Asya yöneticilerinin böyle kamufle edici mali tabloları kamuoyuna paylaştığı şeklinde yoğun bilgiler söz konusu. Ki bende buna inanıyorum, oynuyorlar açıkçası, makyajlıyorlar mali tabloları, bankanın yapısını olduğundan daha iyi durumda göstermeye çalışıyorlar. Ama şimdi bunların hepsi ortaya çıkacak. Eğer bu gibi durumlar varsa, mali yapısı gerçekte bozulduğu halde yani geriye dönemeyen kredilerin oranı belli bir oranın üzerine geçtiği takdirde o zaman başka tedbirler alınır. Bankanın fona devri, bütünüyle kamuya devredilmesi gibi. Bakın yine aslında bunu TMSF kamu adına yapıyor, sonuçta bunu yapan örgüt TMSF, bankalar esasında kamunun kuruluşu, yani milletin kuruluşlarıdır. Para yatıran vatandaşlar, insanlar dolayısıyla özel sektör özelliği diğerlerinden farklıdır bankaların. Kamuyla ilgili bir özelliği daha var, 100 bin liraya kadar mevduat garanti kapsamında olduğu için eğer mali yapısı bozulması nedeniyle biraz evvel söylediğim el konulduğu takdirde bu 100 bin liralık garanti kamu tarafından karşılanıyor. Dolayısıyla kamuyu ilgilendiren, milleti, devleti ilgilendiren çok önemli boyutu var. O yüzden bu gibi durumlar olmaması halinde, yani yapılacak olan çalışmalarda bütün bu değerlendirmelerde ve incelemelerde gerçekten mali yapısının bozulmadığı, bilançoların makyajlanmadığı ve kamuoyunun yanıltılmadığı, her şeyin gerçeği yansıttığı ve içinin boşaltılmadığı, kasıtlı olarak içinin boşaltılması amacıyla belirli firmalara geri dönüşü mümkün olmayan kredilerin plas edilmediği anlaşılırsa, eğer bütün bunlardan sonra ve 122 kişiyle ilgili bilgilerin gerçeği yansıttığı ve kanuna, mevzuata aykırı olmadığı tespiti halinde o zaman tekrar devredilir. Ama bu araştırma, bu çalışma mutlaka yapılacak, yapılmalıdır ve BDDK’nın görevidir. Kamu adına görevidir" diye konuştu.
 
Merkez Bankası’nın Politikaları
 
Türkiye’de Merkez Bankası’nın son 20 yıldan beri faiz oranları konusundaki politikalarının hep tartışıldığını da söyleyen Canikli, "Merkez Bankası aşağı yukarı AK Parti iktidara geldiğinden beri, 2002’den itibaren bu algıdan, bu anlayıştan kurtulamadı. Adeta soğuk savaşın etkileri gibi o aşırı hassasiyetle hareket etmeye ve faiz oranlarını bu hassasiyetle belirlemeye devam etti. O refleksten bir türlü kurtulamadı. O dönemlerin acı örneklerini hiç hafızasından silemedi. Hâlbuki 2002’den itibaren enflasyon düştü, faiz oranları düştü, düşmeye devam ediyor, tek hanelere geldi. O dönemler bitti, o dönemler kapandı artık. Şimdi ince ayar yapması gerekiyor. Çok ince ayar yapması gerekiyor. İhtiyat tamam ama aşırı ihtiyat yapıyor. Aşırı ihtiyat demek ilave bir maliyet demektir. Şimdi Merkez Bankası bizim dönemlerde, önceki Merkez Bankası başkanları da aynı şekilde hareket etti. Faizin indirilmesi gerektiği kritik noktalarda yeteri kadar faiz indirimi yapmadılar. Onun sonucunda bu dönemdeki cari açığın nedeni o dönemdeki aşırı hassasiyetlerdir. Şuan da ekonomimiz gerçekten çok sağlam. Sayısız kereler test edildi. Bizim dışımızda çok ağır şoklarla karşı karşıya kaldı. Ama hamdolsun hiçbirinde yıkılmadı. Dünyada bu kadar yoğun kriz ve siyasi krizlerde bu kadar güçlü bir şekilde etkilenmeyen ve ayakta kalan ekonomi gerçekten çok azdır" dedi.

Canikli, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Şimdi şu gündeme getiriliyor; ‘Efendim Merkez Bankası özel, Merkez Bankası bağımsız dolayısıyla bu alanlara siz girmeyin. Merkez Bankası bunu kendisi yapsın.’ Madem özerk, özerk ama yani Sayın Cumhurbaşkanımızın da söylediği gibi o bağımsızsa ben de bağımsızım. Bizim de elbette söyleme hakkımız var, konuşma, eleştirme, değerlendirme hakkımız var. Kararı sonuçta Merkez Bankası veriyor, verecek. Ama bırakın da bizde düşüncemizi, kanaatimizi, hassasiyetlerimizi, kaygılarımızı paylaşalım. Neden, çünkü yarın seçim geliyor. 7 Haziran’da meydanlara çıkacağız. Onunla ilgili bu uygulamadan dolayı ilave bir maliyet gelmiş ve bir olumsuzluk ortaya çıkmışsa bunun hesabını hükümet verecek, Cumhurbaşkanımız verecek. Cumhurbaşkanımız da eskisi gibi değil artık meydanlara iniyor, meydanlardan güç istiyor, oy istiyor. Cumhurbaşkanı da öyle seçiliyor. Yani halk doğrudan seçiyor. Dolayısıyla bu açıdan bizimde söyleyecek sözümüz var."
 
Başkanlık Sistemi
 
Başkanlık sistemi tartışmalarını da değerlendiren Canikli, "Hiç kimse millete verilen bir yetkiyi geri alamaz. Bunları alamayacağımıza göre o zaman yapılması gereken ister beğenin ister beğenmeyin, ha ben beğeniyorum, bu bizim milletimizin geçmişine, tarihine, karakterine, yapısına en uygun olan sistemdir. Bunu geçmişte herkes söylemiş. Yani birçok siyasetçi sevilen, takdir edilen, beğenilen, bir dönem insanları sürükleyen, onlara liderlik eden birçok siyasetçi tarafından söylenmiş. Bizim sistemimiz başkanlık sistemidir, Türkiye’nin, bu milletin sistemi böyle olmalıdır diye. Yani bu rahmetli Alparslan Türkeş’ten rahmetli Turgut Özal’a kadar birçok insan geçmişte söylemiş, istemiş. Çünkü görmüş. Ve devlet yönetiminde bulunanlar objektif olarak değerlendirdikleri takdirde başkanlık sisteminin Türkiye için en uygun, Türkiye’yi çok daha ileriye götürecek, olması gereken yere ulaştıracak, uluslararası arenada güce kavuşturacak ve müreffeh bir toplum oluşturacak en uygun sistemin, yönetim tarzının başkanlık sistemi olduğunu aslında bence hiç tartışmaya bile gerek yok. Ve ayrıca muhalefet boşuna uğraşıyor. Abese iştigal ediyor muhalefet. Yani şu anda biz girmişiz içindeyiz değiştiremezsiniz. Yarın bu yetkileri siz yani Cumhurbaşkanını doğrudan millet tarafından seçilme yetkisini milletten alabilir misiniz? Kim alabilir bunu? Böyle bir şey olmayacağına göre bırakın artık abese iştigal etmeyi. Gelin başkanlık ve yarı başkanlık sistemlerinde olması gereken diğer kuralları tam sistem olarak bütünüyle eksiksiz monte edelim sisteme, ona uygun hale getirelim, daha kusursuz bir şekilde işlesin sistem. Yapılması gereken budur, doğru olan budur" dedi.