Bakan Yazıcı, Haliç Kongre Merkezi'nde Düzenlenen EUROCHAMBRES Ekonomik Forumu'na Katıldı
Bakan Yazıcı, EUROCHAMBRES Ekonomik Forumu'nda yaptığı konuşmada, ticaretin sadece basit bir alış-veriş ve kar etmek değil, kültür köprüleri kurmak, dünyaya ve insanlığa hizmet etmek anlamına geldiğini söyledi.
16 Ekim 2013Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, tüm dünyada ekonomik kriz hüküm sürerken, Türkiye’nin bu süreci rahat biçimde atlatmasının sebebinin uyguladıkları 'insan merkezli' ekonomi politikaları olduğunu söyledi.Bakan Yazıcı, EUROCHAMBRES Ekonomik Forumu'nda yaptığı konuşmada, ticaretin sadece basit bir alış-veriş ve kar etmek değil, kültür köprüleri kurmak, dünyaya ve insanlığa hizmet etmek anlamına geldiğini söyledi.
Anadolu kültürünün ticaret ile ahlakı birleştiren bir geleneği temsil ettiğini dile getiren Yazıcı, "Bizim geleneğimizde ticaret, medeniyet götürmektir, yol yapmaktır, okul yapmaktır. Anadolu'nun en büyük özelliği dil, din, ırk ayrımı yapmadan hoşgörüdür. Ticaret kervanlarının konaklaması için Anadolu'da inşa edilen kervansaraylarda havra, cami ve kilise yan yana bulunmaktadır" diye konuştu.
Bu kervansaraylarda tüccarların 3 güne kadar ücretsiz olarak konakladıklarını anlatan Yazıcı, kervansaraylarda Müslim-gayrimüslim, yerli-yabancı ayrımı gözetmeksizin tüm ticaret erbabının misafir edildiğini, ayrıca buralarda kervanların başına bir zarar gelecek olursa devletin bu zararı tazmin ettiğini söyledi.
1200'lü yıllarda Anadolu'da dünyanın ilk ticari teşkilatı olan Ahilik'i kurmuş olan Ahi Evran'ın eşi Fatma Bacı'nın, Anadolu kadınlarını örgütleyerek ticaret yaptığını ifade eden Yazıcı, "O dönemde kadınların kurdukları bir çeşit ticaret odası olan Baciyan-ı Rumlar dünya üzerinde bilinen, kadınların kurduğu ilk sivil toplum teşkilatıdır. Yani Anadolu kadını 1000 yıldır girişimci ruha sahiptir ve ticaret yapmaktadır" dedi.
Yazıcı, Ahilik kültürünün bugünkü oda-borsa sisteminin temelini oluşturduğunu belirterek, Ahilik'e göre tüm ekonomik faaliyetlerde etik değerlerin öncelikli olduğunu ifade etti.
Her Yıl 1 Milyar 3 Milyon Ton Gıda İsraf Ediliyor
Yoksulluğun bugün dünyadaki en büyük sorunlardan biri ve pek çok sorunun kaynağı olduğuna işaret eden Yazıcı, "Dünya nüfusunun yüzde 46'sının günlük geliri, 2 dolar olan yoksulluk sınırının altındadır. 1 milyar 200 milyon insan ise günlük 1 dolar olan açlık sınırının altında yaşamaktadır. Türkiye'de ise günlük 1 doların altında yaşayan hiç kimse yoktur" dedi.
Yoksulluğun Avrupa için de giderek daha büyük bir tehdit oluşturduğunu belirten Yazıcı, Avrupa'da her 10 kişiden 1'inin yoksul olduğunu ve buradaki yoksul sayısının 2025 yılına kadar 25 milyon kişi artarak 146 milyona ulaşacağının tahmin edildiğini söyledi.
Yazıcı, kriz nedeniyle uygulanan kemer sıkma politikalarından Avrupa'nın en zengin yüzde 10'luk kısmı fayda sağlarken fakirlerin gelirlerinin daha da düştüğüne dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"Dünyada her yıl 1 milyar 3 milyon ton gıda israf ediliyor. Bu israfın ekonomik değeri 1 trilyon dolardır. İsraf edilen veya kayba uğrayan miktar, dünya gıda üretiminin 3'te 1'ine karşılık geliyor. Gelişmiş ülkelerde çöpe atılan gıdaların yüzde 40'ı, yenebilecek durumdadır. Dünyadaki gıda kaybı ve israfının sadece 4'te 1'ini önlemekle yetersiz beslenen 870 milyon insanın gıda ihtiyacı karşılanabilir. Gelişmekte olan ülkelerde yılda 150 milyon ton buğday heba olmaktadır. Bu kayıp ise, tüm fakir ülkelerdeki açlığı ortadan kaldırabilecek buğday miktarının 6 katına karşılık gelmektedir."
Bu rakamların dünya ekonomisinin öncelikli ihtiyacının adaletli bir ekonomik yapının tesis edilmesi olduğunu gösterdiğini belirten Yazıcı, "Dünya bu durumu görmezden geldiği müddetçe, hiçbir ülkenin kendi refahını tam olarak sağlaması mümkün değildir. Yoksulluğun ve eşitsizliğin olduğu bir dünya her zaman için ekolojik ve diğer krizlere eğilimli olacaktır"
Avrupa Kıtasının Kendi İçinde Bile Gelir Dağılımı Bakımından Büyük Farklılıklar Var
Avrupa Ticaret ve Sanayi Odaları Birliği'ne (EUROCHAMBRES) üye 45 ülkenin 773 milyon olan toplam nüfusunun dünya nüfusunun yüzde 11'ini oluşturduğuna işaret eden Yazıcı, "Bu yapı dünya hasılasının yüzde 23'ünü almaktadır. Yani nüfusuna göre 2 kattan fazla bir gelire sahiptir. Lüksemburg'un kişi başına milli geliri 77 bin 958 dolar, Moldova'nın ise 3 bin 378 dolardır. Birlik içerisinde kişi başına geliri en fazla olan ülke ile en az ülke arasında tam 23 kat fark bulunmaktadır. Yani Avrupa kıtasının kendi içinde bile gelir dağılımı bakımından büyük farklılıklar söz konusudur" değerlendirmesinde bulundu.
Küresel ekonomik krizin aslında bir güven krizi olduğunu ifade eden Yazıcı, bu krizin boyutlarının nereye varacağı ve nerede sonlanacağının halen bilinmezliğini sürdürdüğünü, ABD'deki borç tavanı endişesinin ileriye yönelik iyimser bir tablo çizmeyi engellediğini söyledi.
Bakan Yazıcı, tüm dünyada ekonomik kriz hüküm sürerken, Türkiye'nin bu süreci rahat biçimde atlatmasının sebebinin uyguladıkları 'insan merkezli' ekonomi politikaları olduğunu söyledi.
Türkiye'nin küresel kriz karşısında zamanında tedbir alarak, doğru kararlarla krizi yöneten ve en az hasarla atlatan bir ülke olduğunu belirten Yazıcı, şöyle devam etti:
"Bu süreçte, finans kurumlarımızın, reel sektörümüzün ve kamu maliyemizin gücünü ve sağlamlığını ispat ettik. Hükümet olarak ilk günden itibaren mali disiplini korumada kararlılığımızı ortaya koyduk. Ülkemizin kaynaklarını yutan kamu açıklarını kapattık. Bunların sonucunda, küresel koşullara rağmen uzun vadeli planlar yapıyoruz.
Geleceğe güvenle bakıyoruz. Dünya ekonomisi tarih boyunca yaşanan en önemli krizlerden birinden geçerken, Türkiye, geçmiş yıllardan kalan IMF borcunu ödeyip bitirmiş, IMF'ye borç veren bir ülke konumuna gelmiştir. İstikrarlı büyüyen ekonomisi ile Türkiye, son 10 yılda yatırım açısından dünyanın çekim merkezlerinden biri haline gelmiştir."
Yazıcı, OECD rakamlarına göre 2011-2017 yılları arasında en hızlı büyüyecek ülkenin Türkiye olacağı tahmin edildiğini de aktardı.
Türkiye, Maastricht Kriterleri Bakımından AB Üyesi Ülkelerden Daha İyi Durumda
Bakan Yazıcı, AB'deki borç stoklarının sağlam bir makroekonomik politika kurgusu oluşturmakta önemli bir engel oluşturduğunu dile getirerek, "AB tanımlı kamu borç oranları 2012 yılı için Portekiz, İrlanda, İtalya ve Yunanistan'da yüzde 100'lerin üzerindedir. Almanya'da kamu borç oranı yüzde 81,9, Fransa ve İngiltere'de yüzde 90'larda. Bu konuda AB'nin Maastricht kriterleri var; 'en fazla yüzde 60 olmalı' diyor. Türkiye'de bu oran yüzde 36,2'dir. Yani, Türkiye, Maastricht kriterleri bakımından AB üyesi ülkelerden daha iyi durumdadır" yorumunu yaptı.
AB tanımlı bütçe açıklarının Gayrisafi Yurt İçi Hasıla'ya oranlarının da Avrupa ülkelerinde yüksek olduğunu belirten Yazıcı, Maastricht kriterlerine göre en fazla yüzde 3 olması gereken bu oranın Türkiye'de yüzde 2,6 olduğunu söyledi.
Türkiye'nin riski çok düşük, iş potansiyeli ise yüksek bir ülke olduğunu kaydeden Yazıcı, Türkiye'nin güçlü bir ekonominin temelini oluşturan güven ve istikrarı sağladığını, gelecek dönemde de yatırımcılar için güvenli bir liman olma özelliğini sürdüreceğini ifade etti.
Türkiye'deki Tutukluluk Süreleri AB Ortalamasının Altındadır
Bakan Yazıcı, yabancı hukuk teorisyenleri ve basının Türkiye'yi sürekli uzun tutukluluk süreleri ve tutukluluk oranları ile ilgili olarak eleştirdiğine değinerek, bu eleştirilerin 3-5 dava veya dosya üzerinden Türkiye'ye yöneltildiğini söyledi.
Yazıcı, "2001 yılında ülkemiz cezaevlerindeki her 100 kişiden 50,4'ü tutuklu, geri kalan 49,6’sı ise hükümlü idi. 2012 yılı sonu itibariyle ülkemiz cezaevlerindeki her 100 kişiden sadece 23,3'ü tutuklu, kalan 76,7'si ise hükümlüdür. AB ortalaması ise yüzde 24,8'dir. Yani Türkiye'deki tutukluluk süreleri AB ortalamasının altındadır" dedi.
Fikri ve sınai mülkiyet haklarının korunmasının da Türkiye'nin ve Bakanlığının öncelikli gündem maddelerinden biri olduğunu vurgulayan Yazıcı, yaptıkları yasal düzenlemelerle ülkenin bu konuya ilişkin gümrük mevzuatını AB gümrük mevzuatı ile uyumlu hale getirdiklerini belirtti.
Bakan Yazıcı, etkili bir fikri ve sınai mülkiyet politikasının sürdürülmesi konusunda ülke olarak kararlılık içinde olduklarını da sözlerine ekledi.