Bakan Yazıcı Karadeniz Medyasıyla Buluştu

Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, ''Biz süperman değiliz, bütün sorunları hallettik diye bir iddiamız yok ama hep iyi şeyler yapmaya çalıştık, insanımızı esas alan hizmetler yapmaya çalışıyoruz'' dedi.

20 Şubat 2013
Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, ''Biz süperman değiliz, bütün sorunları hallettik diye bir iddiamız yok ama hep iyi şeyler yapmaya çalıştık, insanımızı esas alan hizmetler yapmaya çalışıyoruz'' dedi.
Bakan Yazıcı, Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Sosyal Tesisleri'nde gazetecilerle yaptığı sohbet toplantısında, 2008 yılının ortalarından başlayan ve küresel kriz olarak nitelenen kriz sebebiyle dünyada, ekonomik trendler, ekonomik varlıklar ve buna ilişkilenen aktivitelere yönelik riskli süreçler yaşandığını ve yaşanmaya devam ettiğini söyledi.



Ülkelerin zenginliğinin, refahı, ekonomik aktiviteleri, ekonomik büyüklükleri ve ne kadar mal üretip sattığı ile ölçüldüğüne dikkati çeken Yazıcı, şöyle devam etti:
''Dünyada halen ekonomik olarak risklerin dört başlık altında toplandığını görüyoruz. Amerika ve Avrupa'da halen krizin etkileri devam ediyor. Avrupa ölçeğinde krizin daha derinleşme ihtimali ya da var olan etkilerinin kısa sürede giderilemeyişi önemli etkenlerden bir tanesi. Yaşanan bu krizin Amerika'da gidişi iyi yönde gözüküyor. Dünya ekonomisi içerisinde çok önemli aktiviteye sahip, ürettiği ile oluşturduğu ticaret farkı ile etkileyici durumda bulunun Çin, Orta Doğu da yaşanan süreçler, bunlar küresel ekonomi ile alakalı risk başlıkları.''
Yazıcı, dünyanın ekonomik hacminin 70 trilyon dolar dolayında olduğunu da ifade ederek, şöyle devam etti:
''Bu büyüklükteki ekonominin paylaşımına baktığımızda bunun büyük bir bölümünü 34 dolayında ülke paylaşıyor. Dünyada gerçekleştirilen ekonomik faaliyetlerin en önemli malzemelerinden birisi de enerji. Enerji kaynaklarına baktığımızda bu kaynakların yaklaşık yüzde 70'i Orta Doğu'da ve doğuda. Üretilen enerji kaynakların en büyük tüketicisi de batı ve Amerika. Dünyada 7 milyar dolayında insan yaşıyor. Dünyada 70 trilyon dolarlık ekonomik büyüklük var. Nüfusu dikkate aldığımızda insanlar bunu nasıl paylaşıyor. Günlük bir doların altında para ile geçinme zorunda olan insana açlık sınırın altında yaşayan insan olarak bakılıyor. Bu açıdan baktığımızda dünyada bir milyara yakın insan açlık sınırının altında yaşıyor. Günlük geçinme miktarını yükselttiğinizde 2.5 dolar ile geçinmek zorunda olan insan ise yoksulluk sınırda. Bu kategoride yaşayan insan sayısı da 2.5 milyara yakın. Bir milyar insan temiz su kaynaklarına erişmede yoksun. 1.5 milyar insan temel sağlık hizmetlerinden yoksun. Bu adalet mi- Adalet sadece yargısal sonuçlardan ortaya çıkan hüküm cümlesinden ibaret değildir. Adalet haklıya hakkını vermektir. Her iş ve davranış için adalet söz konusudur.''
Hükümetleri döneminde gündemlerinin içinde özne olarak insana yer verdiklerini ifade eden Yazıcı, şunları belirtti.
''Bütün faaliyetlerimizi insanımızın huzuru ve refahını, esenliğini gözeterek planlıyoruz. Millete ait kaynakların planlamasını yaparken insanımızın önceliklerini dikkate alarak yapıyoruz. Türkiye'de 2010 yılından bu yana açlık olarak nitelendirilen günlük bir doların altında bir para ile geçinmek zorunda olan insan yok. 2.15 ya da 2.5 doların altında bir para ile geçinmek zorunda olan insan sayısı nedir. Bu alanda 2002'de yüzde 3.5 dolayında insanımız vardı, yani yoksulluk sınırı altında. 2010'da yaptığımız uygulamalar ile bu yüzde 0.20'ye inmiştir. Günlük 4.15 doların altında bir para ile geçinmek zorunda olan insan sayısı 2002 yılında yüzde 30'du. Ama 2010 yılın da bu alandaki oran yüzde 3.5'a düşmüştür. Yeni rakamlar yayınlandığında daha iyi seviyelere gelmiş olacağız.''
-''En doğru yöntem kıyas yapmaktır''-
Bakan Yazıcı, yönetim anlayışlarının ekseninde insanın bulunduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:
''Türkiye'de 10 yıldır ne yapıldı diyenler var. Bunu ölçmenin yöntemi çok basittir. En doğru yöntem ise kıyas yapmaktır. Türkiye'yi 2002 öncesi ve sonrası hangi konu aklınıza gelirse gelsin o konuyu bizden öncesi ve sonrasında kıyaslayın. Sosyal politikaları, sağlığı, eğitimi ele alın. Ulaştırmayı, bayındırlığı, gümrük hizmetlerini ele alın bu farkı göreceksiniz. Biz süperman değiliz, bütün sorunları hallettik diye bir iddiamız yok ama hep iyi şeyler yapmaya çalıştık, insanımızı esas alan hizmetler yapmaya çalışıyoruz. Çalışmalarımızı gerçekleştirirken hiçbir zaman popülizme kaçmadık. Hiçbir süreçte yapamayacağımız hiçbir şeyi söylemedik. Yapabileceklerimizi de de millete ait kaynakları dikkate alarak söyledik.''
Bakan Yazıcı, gümrüklerde çok önemli projeleri hayata geçirdiklerini, bakanlığına bağlı alanlarda bir çok çalışma ve proje ürettiklerini de ifade etti.
Yazıcı, Hakların Demokratik Kongresi heyetinin ziyaretleri sırasında Sinop ve Samsun'da çıkan olaylara ilişkin ''Keşke bunlar olmasa, yaşanmasa. Milletin vekili gezer, dolaşır konuşur. Ha yanlış yaparsa seçimde yanlışın faturası da götürülür önüne konur. Nasıl konur- Sandıkla konur. Süreçlerde suç teşkil edecek bir davranış, eylemi olursa görevli birimler var, o birimlerin ismi emniyettir, savcılıktır, sonuncusu da mahkemedir. Bunlar önemlidir'' dedi.
Yazıcı, bir gazetecinin BDP'li milletvekillerinin de yer aldığı Hakların Demokratik Kongresi heyetinin Sinop ve Samsun'da çıkan olaylar nedeniyle Giresun, Ordu ve Trabzon'daki programlarını iptal etmeleri konusundaki düşüncelerini sorması üzerine, ''Keşke bunlar olmasa, yaşanmasa. Ülke hepimizin, Türkiye'nin en önemli sorunu terör. Bunun sonlandırılması noktasında büyük bir kararlılık içerisindeyiz. Bununla ilgili çok fazla şey konuşmayacağım, çünkü bazı konular var gerçekten konuşur katkı verirsiniz, konuşulmasında ve tartışılmasında yarar vardır. Bazı konular da var konuşmayarak katkı verirsiniz. Çok konuşursanız yanlış olur, konuşmayarak katkı verirsiniz'' dedi.
Bu konulardan bir tanesinin de terör konusu olduğunu vurgulayan Bakan Yazıcı, ''Ama o vekillerin, vekil dediniz değil mi- Sadece vekil değil milletvekili. Milletvekili demek bizim anayasamıza, hukukumuza, siyaset anlayışımıza göre bir bölgenin, bir zümrenin değil, milletin vekili. Her ne kadar seçimler, seçim bölgeleri oluşturmak suretiyle yapılıyor olsa da milletin meclisi dediğimiz parlamentoya gelen ve milletvekili olarak nitelendirdiğimiz, o sıfatı alan her şahıs beğenelim, beğenmeyelim milletin vekilidir. Dolayısıyla milletin vekili gezer, dolaşır konuşur. Ha yanlış yaparsa seçimde yanlışın faturası da götürülür önüne konur. Nasıl konur- Sandıkla konur. Süreçlerde suç teşkil edecek bir davranış, eylemi olursa görevli birimler var, o birimlerin ismi emniyettir, savcılıktır, sonuncusu da mahkemedir. Bunlar önemlidir'' diye konuştu.
-''Serin kanlı olmak bize yakışan davranıştır''-
Bakan Yazıcı, ''Hiç kimse 'ben haksızlığa, hakarete uğradım, bunun cezasını ben vereyim' deme hakkına sahip değil, böyle bir hak yok'' diyerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
''O zaman siz mahkemenin, emniyet güçlerinin önüne geçmiş olursunuz. Bu doğru değil. Bunu benim hemşehrilerim de yapmaz, hiç bir kardeşim yapmaz. Biz heyecanlı insanlarız, birileri yürüyor bizi tahrik etti hurra yürüyoruz. Empati yapalım, kontrol edelim... Dolayısıyla bizim imajımıza zarar verecek davranışlardan uzak duralım. Bu arkadaşlar geldiğinde ne söylediler bilmiyorum, yanlış bir şey söylemişlerse de izleyemedim onlar da dikkat edecek. Yani herkes dikkat edecek. Ama hiç hoşlanmadığımız, bize çok ters gelecek şeyler söyleseler de bunun hesabının sorulacağı yerler vardır, bunun hesabını soracak merciler vardır. Soğuk kanlı olmak, serin kanlı olmak bize yakışan davranıştır diye düşünüyorum.''
-''Bizim kardeşlik projemiz var''-
Bakan Yazıcı, bir gazetecinin, ''çıkan olaylar İmralı sürecini etkiler mi'' sorusu üzerine, ''İmralı süreci nedir bilmiyorum. Bizim kardeşlik projemiz var onun üzerinde çalışıyoruz. İmralı süreci diye bir şey yok. İmralı ile istihbarat birimlerinin bu konu üzerinde çalışmaları var. Süreç kardeşlik projesidir'' dedi.
Milletin değerlerine aykırı, milletin yüzünü kızartacak veya millete baktıkları zaman yüzlerini kızartacak hiçbir iş yapmadıklarını ve yapmayacaklarını belirten Bakan Yazıcı, ''Biz milletimizin değerlerini, hassasiyetlerini dikkate almak suretiyle sorunları çözme iradesi ortaya koyan ve bu konularda da siyasal risk üstlenen bir anlayışa sahibiz. Süreci de böyle götürüyoruz. 'Bu bitmesin, varsın kalsın' diyecek bir kişi olabilir mi- Yok, herkes 'bitsin' diyor. Bunu bitirirken de elbette ki değerlerimizi, milletimizin hassasiyetlerini onların içinden çıkmış kişiler olarak gözetiyoruz'' diye konuştu.
-''Kafatası milliyetçiliği o zaten insan değerleriyle bağdaşmaz''-
Bakan Yazıcı, bir gazetecinin, ''Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın milliyetçilik söylemi ile ilgili düşünceleriniz nedir'' sorusu üzerine, şunları kaydetti:
''Konuşmayı bir bütün olarak ele alıp değerlendirmek lazım. Böyle yapmaz, bazı sözcükleri alıp çıkartırsanız o zaman muhatabınızı farklı şekilde değerlendirmiş olursunuz. Biz ırkçılığa karşıyız, kafatasçılığa karşıyız. Yoksa bizi millet olarak var eden değerlerimiz var, o değerler hepimizin. Hiçbir zaman düşünün ki her birimizin mensup olduğu veyahutta insanların mensup olduğu etnisiteler vardır. Bu bir gerçektir, bunu ifade ederler. Hiç kimse 'ya benim etnisitem veya kökenim şöyle olursa benimki daha üstün' demez, böyle bir şey düşünmez ama bu bir vaka bunu dillendiririz. Bu anlamda bireylerin oluşturduğu insan topluluklarını millet olarak nitelendirirken o milletin çıkarlarını gözetmenin ismi milliyetçilikse herkes bu anlamda milliyetçidir, milliyetçiyiz. Milliyetçilik sorun çözmekse onu en iyi şekilde yapan bir iktidarız. Sorunları çözüyoruz, çözme noktasında irade gösteriyoruz. Bu konuda hassasiyetimiz var, dolayısıyla Başbakanımızın orada ifade ettiği ırkçılık, kafatası milliyetçiliği o zaten insan değerleriyle bağdaşmaz. Bunun ötesinde söyleyecek başka bir şey yok.''
Yazıcı, bir gazetecinin, ''bankaların mevduat dışı gelirlerinin sınırlandırılması yönündeki çalışmalar kararlılıkla devam edecek mi'' sorusu üzerine, ''Bizim ülkemizde yürürlükte bulunan 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Kanunu var. Kanunla ilgili bir çalışmamız var. Bir taslak hazırladık 2012 Ağustos ayında da kamuoyuyla paylaştık. Dünyada ticaret yöntemleri çok hızlı şekilde değişiyor. Mesafeli satışlar devreye girdi, maketten satışlar çok yoğunlaştı. Finansal alanda faaliyet gösteren kurumların, kuruluşların faiz dışı gelir kalemleri habire artıyor ve uygulamada yaşanan sorunlar var'' diye konuştu.
Tüketici hakem heyetlerinin daha işlevsel hale gelmesini hedeflediklerini vurgulayan Bakan Yazıcı, şöyle devam etti:
''Bunları çoğaltmak mümkün. Tüm bu alanlardaki sorunları tasfiye etmeyi amaçlayan bir taslak hazırladık, paylaştık. Bunu 96 ilgili kuruma gönderdik, görüşleri alındı, son aşamadayız. Biz bankaların faiz dışı gelir kalemlerinde aldıkları ücretleri tamamen kaldıracağız şeklinde yaklaşım içinde olmadık. Dün de söylemedik, bugün de söylemedik. Bizim söylediğimiz şu, yapılan hizmet, yapılan hizmetle orantılı olarak ücrete tabi tutulmalı. Sömürü olarak nitelendirilecek boyuta vardırılmaması gerekir. Faiz içi kalemler üzerinde ücretlendirme yapılırken henüz yeterince bilinçli olmayan tüketicinin korunması amacıyla buna ilişkin sözleşmelerden bu konuların çok açık, net, kolay okunabilir şekilde takdim edilmesi gerekir. Bunu söylüyoruz ve hiç kimseden 'sen hizmet yap ama para alma' şeklindeki beklenti ve yaklaşım içinde değiliz. Bankalar da elbette ki ticaret müessesidir, bu çerçevede müşterisine hizmet sunarken karşılığını alır. Biz bu alanda metnin konuşmasını istiyoruz. Belli bir yere de gelmişiz. Belki çok seçenekli kart üretecekler, bazı kart türleri bugüne kadar tartışılan şekilde bu ücretlendirmeye tabi tutulmayacak. Ama onun işlevi de diğerleri gibi olmayacak. Bu seçeneklerden bir tanesi. İki nokta üzerinde çalışmamız bitmedi, biri bankaların faiz dışı gelir kalemlerine ilişkin hususları düzenleyeceğiz.''
-''Konuyu EKK'ya oradan da Bakanlar Kurulu'na taşıyacağız''-
Bakan Yazıcı, diğer konunun da maketten satış olduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti:
''İnşaat sektörü bizim ekonomimizin en dinamik, en büyük alanlarından bir tanesidir. Hiçbir zaman maketten satışın yasaklanması taraftarı değiliz, böyle bir yasaklama da olmayacak. Ama maketten satışlarla ilgili, maketten satın alan tüketicinin hukukunu koruyacak, sektörün de fazla maliyet yüklenmesine yol açmayacak bir mekanizmayı devreye sokma çabası içindeyiz. Şu ana kadar da en uygun mekanizmanın sigortalama olduğu yönünde bir eğilimimiz giderek artıyor. Bu uygulamalar dünyada var, Almanya'da uygulanıyor. Oradan bir heyet geldi bakanlıktaki arkadaşlarla görüştüler, bu konuda inşaat sektörünün yaklaşımı da aşağı yukarı bizim bakanlığımızdaki arkadaşların ve bu konuda çalışma yapanların yaklaşımına çok paralel yürüyor. O iki alanı da netleştirince bu iki konuyu Ekonomik Koordinasyon Kurulu'na (EKK) oradan da Bakanlar Kurulu'na taşıyacağız. Bakanlar Kurulu'nun vereceği karar doğrultusunda tasarı yönünü bulacak.''
Bakan Yazıcı, bir gazetecinin, ''yapılan araştırmaların açlık sınırı olarak 4 doların altını gösterdiğini, ancak siz 1 doların altında olduğundan bahsettiniz, bu rakam Türkiye standartları için yeterli mi'' sorusu üzerine, ''OECD'nin, Dünya Bankası'nın verilerini paylaştım. Yoksulluk her ülke için söz konusudur. Çok gelişmiş ülkelerde de nihayet bir skalanın üstü en iyidir, altı üste göre düşüktür. Siz Türkiye'de yaşam standardı belli bir kesimi aldığımız zaman sizin söylediğiniz tarzda değerlendirme yapmak mümkündür. Ama ben OECD ve Dünya Bankası'nın yaptığı araştırmaya göre Türkiye'yi kıyasladım'' dedi.
-''Güçlü birey, aile, toplum bizim hedefimiz''-
Bakan yazıcı, bir gazetecinin, ''son 10 yılda ülkede refah seviyesi arttı ancak aile yapılarında sorunlar ve hırsızlık gibi çeşitli güvenlik konularında problemler arttı, bu durumu neye bağlıyorsunuz'' sorusu üzerine şunları söyledi:
''Bizim hükümetimizde ilk defa Türkiye'de kurulmuş Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'mız var. Aileye ne denli önem verdiğimiz bu yapıdan belli ve gene seçimler öncesi programımızı milletle paylaştık, orada başlıklar var. İleri demokrasi, büyük ekonomi ve güçlü toplum. Güçlü toplumun alt başlıkları var. Biz millet olarak aileye son derece önem veririz, hükümet olarak da. Aile bizim toplumumuzun en temel ünitesidir. Ailenin huzuru, güvenliği toplumun birlik ve güvenliği için vazgeçilmez derecede önemlidir. İnsanı esas alarak faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Merkezinde birey var. Onun huzuru, güvenliği, esenliği önemli bizim için. İcraatlarımızı böyle gerçekleştiriyoruz.
Güçlü birey, güçlü aile, güçlü toplum bizim hedefimiz. Bunu neye dayandırarak söylüyorsunuz bilemiyorum. Ama aktiviteler ne kadar artırıyorsa, ekonomi ne kadar büyüyorsa ekonomik suçlar da o oranda artar, dünyada da böyle. Dediğiniz ölçekte, piyasayı veyahutta toplumu rahatsız edici boyutta bir artış olduğuna ilişkin bende bir veri yok. Arzu ederiz ki hiç suç işlenmesin, adliyeler boş kalsın. Hiç kimse hasta olmasın, hastaneler boş kalsın. Bu arzumuz. Bu noktada da hükümet olarak bize görev düşüyor, biz de bu konuda gerekenleri yaptığımız kanısındayız. Bireyler olarak da hepimiz bu alanda görevliyiz diye düşünüyorum.''
-Kaçak çay sorunu-
Bakan Yazıcı, Türkiye'ye giren kaçak çay miktarı ve önlenmesi için yapılan çalışmaların sorulması üzerine, şu yanıtı verdi:
''Kaçak çayla ilgili söylenen 70-80 bin ton çok afaki. Türkiye'de çay üretimi belli, tüketimi belli. Türkiye'de 75 milyon insan var. Bunun günlük tüketimi belli. Ortalama 2.5-3 kilo çay tüketimi olduğu söyleniyor. Bunu çarptığımız zaman 225 bin ton oluyor. Türkiye'de ÇAYKUR'un ürettiği çay belli, aşağı yukarı 110 bin, 115 bin ton, özel sektörün ürettiği belli o da 110 bin ton. Topluyorsunuz bunu bir miktarda bizim ithalatımız var. Diyeceksiniz bana 'niye çay üreten bir ülkede ithalat var', dünyada 'sadece ben satayım almayayım' mevzusu olmaz. Alacaksınız, bu alanı yasaklayamazsınız. Çay ithalatıyla alakalı uyguladığımız gümrük vergisi yüzde 140'dır. Bu niye, ithalatı zorlaştırmak için. Buna rağmen 5-6 bin ton civarında çay ithalatı var. Bütün bunları hesaplandığınızda söylenen miktarda kaçak çayın Türkiye'ye girmiş olması mümkün değil, bu bir varsayım, biraz da fantazi bu.''
Türkiye'de kaçak çay gerçeği olduğunu belirten Bakan Yazıcı, şöyle devam etti:
''Değişik yerlerden geliyor. Kimseyi zan altında bırakmayayım. Bu alanla ilgili bir mücadele planımız var. Sadece son birkaç yılda kaçak çay yakalamalarıyla alakalı önemli yöntemleri devreye soktuk. Bunlardan bir tanesi de çaya karşı duyarlı eğitimli köpekleri devreye koyduk. Adam sınırdan geçiyor elinde valizi var, özel araçla geliyor. Siz bunu bir ihbar almamışsanız, açık bir şüphe kafanızda oluşmamışsa her şeyi didik didik arayın derseniz o kapılardaki kuyruklar uzar gider. Vatandaşın beyanını dikkate alacaksınız, bir şüphe yoksa, kaçak ürün taşıdığına dair bir ihbar size ulaşmamışsa yoktur diye itibar edeceksiniz. Buna rağmen yok dediği halde şüphelendiğiniz durumlar olur o zamanda çeker hem fiziki arama yaparsınız, aracı yüklü bir araçsa xray cihazına çeker, röntgenini elde eder, bulgular kaçak ürün taşıdığı yönündeyse hangara çeker fiziki aramasını yaparsınız.''
Bakan Yazıcı, kaçak çayın belli yerlerde harmanlanarak piyasaya sürüldüğü yönünde kuşkusu bulunduğunu dile getirerek, şunları kaydetti:
''Bu bir bilgiye dayanmıyor, öyle bir kuşku taşıyorum. Ama bu kuşku doğrultusunda da ekipler oluşturduk, çalışmaya başladık. Yakaladığım an, kim olursa olsun canını yakarım. Kaçak çayın bölgeye verdiği zarar ötesinde ekonomiye verdiği zarar var. Haksız kazanç sağlıyorsun, damak tadını bozuyorsun, dolayısıyla bu konudaki çalışmalarımızı Gümrük ve Ticaret Bakanlığı olarak da sürdürüyoruz ve ayrıca çay ürününün kalitesine, fidanlık sahalarının yenilenmesine, damak tadının geliştirilmesine, pazar payının büyütülmesine ilişkin çay eylem planı var. Eylem planını yaptık da rafa koymadık. Çay Kanunu var. Ben şunu doğru bulmam, 'şu fiyatın altında çay satılmasın, özel sektör almasın'. Öyle bir şey olur mu, tekel mi kolacağız- ÇAYKUR o alanda tekel olmaktan çıkartılmış, özel sektöre açılmış, ama ÇAYKUR'un varlığı özel sektörü belli bir ölçüde disipline ediyor.''
-''Sarp Sınır Kapısı, yaya giriş çıkışlarında bir numaralı kapı''-
Bakan Yazıcı, Sarp Sınır Kapısı'nda yaya giriş çıkışlarında yoğunluk nedeniyle yaşanan sorunun çözümüne ilişkin çalışma yapılıp yapılmadığına ilişkin soru üzerine, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Türkiye kuzeyiyle olan çok önemli ticari aktivitelerini giderek yoğunlaştırıyor. Sarp kapımız bu anlamda da hem bölge hem Karadeniz hem de Türkiye için çok önemli bir kapı özelliği taşıyor. Buradan yaya giriş çıkışlar kimlikle imkan verildiği günden buyana 5 milyon 600 bin kişi 1 yılda giriş çıkış yapmış. Sayısal veri itibariyle yaya giriş çıkışlarında bir numaralı kapı. Diğer aktiviteler itibariyle de üçüncü sırada yoğunluk içeren kapılarımızdan bir tanesi. 2009 yılında açılışını yaptığımız kapı yapılırken yaya giriş çıkışlarının devam edeceği düşünülmedi. Başladığımda projeler yapılmıştı, biz sadece temel attık ve sonra da açılışını yaptık. Yapılanmasına ilişkin tasarım yapıldığı dönemde kapı ortak olarak düşünülmüş Gürcülerle. Yapılınca yaya giriş çıkışlarının yasaklanacağı var sayılmış. Onun için bir yaya giriş çıkış güzergahı koridoru planlanmamış. Ama yapıldı fiili durum devam ediyor.
Yayaların giriş çıkışını kolaylaştıracak bir koridor oluşturduk üstü kapalı. Kapıyı genişletme, giriş çıkışı kolaylaştırmaya yönelik bir çalışma içindeyiz. 'Tünelin olduğu dağı indirelim, alan genişlesin' diye düşündük onun maliyeti yüksek, Ulaştırma Bakanlığı'nın da yaklaşımı o tünele paralel bir tünel daha yapmak. Herhalde büyük ihtimalle öyle olacak, çünkü tırların giriş çıkışında manevra alanı yok. Güney tarafında askeri birlik var, onlarla görüşmeler devam ediyor, onlara uygun bir yer bulmamız halinde o alanı da alacağız. Böylece gümrük sahası, hizmet veren gümrüklü alan belli ölçüde genişleyecek. O genişleme olunca oradan gelirken bir tasarruf olacak tabi. Bunun yapmamız gerektiğini düşünüyorum.''
Bakan Yazıcı, ''Barça'da açılması planlanan Muratlı Sınır Kapısı'nda çalışma yapılacak mı'' sorusu üzerine ''Muratlı Kapısı bizim gündemimizde. O kapıyı giriş çıkışa kaliteli şekilde hizmet vermek üzere yapılandıracağız. Orada giriş çıkışı sağlayacağız'' dedi.
Bakan Yazıcı, bir gazetecinin, ''2010-2011 sezonu şampiyonu Trabzonspor'dur, Türkiye'de şike yapılmıştır diyebilir misiniz' sorusu üzerine, ''Beni şikeye bulaştırmayın'' diye konuştu.
Toplantıya Trabzon Valisi Recep Kızılcık, Emniyet Müdürü Ertan Yavaş, Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Suat Hacısalihoğlu, Doğu Karadeniz İhracatçılar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Hamdi Gürdoğan, AK Parti Trabzon İl Başkanı Adnan Günnar ile diğer ilgililer katıldı.