Bu Coğrafyanın Kaderi Bizim Kaderimizden Ayrı Değildir

Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, İslam Ticaret, Sanayi ve Tarım Odası’nın 15. Yönetim Kurulu Toplantısı’na katıldı. Toplantıya Bakan Yazıcı’nın yanı sıra Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, İslam Ticaret, Sanayi ve Tarım Odası Başkanı Saleh Abdullah Kadel ile Arap ülkelerinden çok sayıda kişi katıldı.

05 Şubat 2013



Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, İslam Ticaret, Sanayi ve Tarım Odası’nın 15. Yönetim Kurulu Toplantısı’na katıldı. Toplantıya Bakan Yazıcı’nın yanı sıra Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, İslam Ticaret, Sanayi ve Tarım Odası Başkanı Saleh Abdullah Kadel ile Arap ülkelerinden çok sayıda kişi katıldı.
Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, dünya gayrisafi milli hasılası 70 trilyon olarak kabul edildiğinde İslam ülkelerinin bu hasılasının onda birini ürettiğini belirterek, ''Ancak en zengin İslam ülkesi ile en fakir olanı arasındaki 220 katlık gelir dağılımı uçurumu bulunmaktadır'' dedi. 
Yazıcı, toplantıya katılan ülkelerin aynı coğrafyanın, aynı medeniyetin, aynı inancın mensupları olduğunu söyledi. 
Yazıcı, işbirliğinin sadece ekonomik bağlamda olmadığını belirterek, şöyle konuştu: 
''Buradaki sinerji, gönül birliğinden doğmaktadır. Bizim 1250 yıllık kardeşlik hukukumuz var. Bizim akrabalarımız bu coğrafyadadır. Biz kültürümüzden, geleneklerimizden, tarihimizden söz ederken bu coğrafyadan kendimizi ayrı düşünmemiz mümkün değildir. Anadolu halkına ağıtlar, türküler söyleten bu coğrafyadır. Ortadoğu'da Arap Yarımadası'nda, Afrika'da bizim şehitliklerimiz vardır. Anadolu'da çok bilinen ve çok duygulu bir türkü vardır. Yemen için söylenir, 'Giden gelmiyor, acep nedendir' der türkü. Bu coğrafyanın kaderi, bizim kaderimizden ayrı değildir. Bu coğrafyanın huzuru bizden ayrı değildir. Batının sömürgeci politikalarının başlamasıyla, bu coğrafyada kardeşlik yerine rant elde etme kaygısı başlamıştır. Kan ve göz yaşı da bu süreçle beraber akmaya başlamıştır.'' 

-''Gazze abluka altındayken, bölgeye barış ve istikrar gelemez''- 

Yazıcı, Filistin'deki katliam ve insanlık dışı uygulamaların, bu sürecin en uzun ve en acı hali olduğunu ifade ederek,''Yıllarca uluslararası örgütler, bu insanlık dışı uygulamalara göz yumdular. Bu süreç artık bu şekilde devam edemez. Gazze abluka altındayken, bölgeye barış ve istikrar gelemez. Biz doğru bildiğimiz yoldan, inandığımız ilkelerden taviz vermeyeceğiz'' diye konuştu. 
Bu noktada Arap ülkelerinin de meselenin barışçıl yollardan çözümü için artık daha fazla inisiyatif almalarını beklediklerini vurgulayan Yazıcı''Biz bu çağda şahit olduğumuz olaylara kayıtsız kalamayız. Şahit olduğumuz her şeyden sorumluyuz. İyiliği yaymak, kötülüklerle mücadele etmek bizim en büyük gayemiz ve yükümlülüğümüzdür'' dedi. 
Filistin-İsrail sorunu orada öylece dururken, hiçbir ülkenin tam anlamıyla refah ve istikrarı tesis edemeyeceğinin acı tecrübelerle sabit olduğuna vurgu yapan Yazıcı, sözlerini şöyle sürdürdü: 
''Gün, ihtilafları çoğaltma değil, ittifakları güçlendirme günüdür. Gün, barış adına daha fazla emek sarf etme günüdür. Biz, yaşanan acıların, yaşanan trajedilerin, hukuksuzluğun, tüm bölge ülkelerine, bu coğrafyaya ağır zarar verdiğine inanıyoruz. Daha fazla acı yaşanmaması için samimiyetle gayret sarf ediyoruz. Silahlar sustuğunda, kan ve göz yaşı dindiğinde, her ülkenin bundan fayda sağlayacağına, Türkiye'nin de bundan yarar göreceğine inanıyoruz. Sadece bu gaye doğrultusunda gayret sarf ediyoruz. Biz gördüğümüz, duyduğumuz, şahit olduğumuz her zulümden, her Müslüman kardeşimizin derdinden ve insanlığın huzurundan refahından sorumluyuz. Biz işbirliği, güç birliği yapmakla sorumluyuz.'' 

-İslam ülkelerinin toplam milli gelirinde düzenli bir artış var''- 

Yazıcı, İslam ülkelerinin toplam milli gelirinde, 2002-2011 arasında düzenli bir artış görüldüğünü vurgulayarak, 2002 başında 1,7 trilyon dolar olan milli gelirin, 2011'de 5,7 trilyon dolara yükseldiğini söyledi. 
İslam ülkelerinin bugün, dünya nüfusunun beşte birinden fazlasını oluşturduğuna vurgu yapan Yazıcı, ''Dünya gayrisafi milli hasılası 70 trilyon olarak kabul edildiğinde İslam ülkeleri bu hasılanın onda birini üretmektedir. 2007-2011 arasında İslam ülkelerinde kişi başına milli gelir 4 bin 724 dolardan, 5 bin 507 dolara çıkmıştır. Bu, beş senede ortalama yüzde 20'lik bir artış yaşandığını göstermektedir. Ancak en zengin İslam ülkesi ile en fakir olanı arasındaki 220 katlık gelir dağılımı uçurumu bulunmaktadır. Kişi başına 53 bin dolar gelirin düştüğü Katar en zengin İslam ülkesidir. Kişi başına sadece 177 dolar milli gelir düşen Etiyopya ise en fakir ülkedir'' şeklinde konuştu. 
Yazıcı, bunun temel sebeplerinden birinin İslam ülkeleri arasındaki ticaret hacminin yeterince gelişmemesi olduğunu ifade ederek, İslam ülkelerinin birbirleriyle olan ticaretinin toplam dış ticaretlerinin ancak yüzde 17'sine karşılık geldiğini kaydetti. 

-İslam ülkeleri dünyada, petrolün yüzde 65'ini üretiyor''- 

Bakan Yazıcı, İslam ülkelerinin dünyada, petrolün yüzde 65'ini, doğalgazın yüzde 51'ini, doğal kauçuğun yüzde 70'ini, kalayın yüzde 52'sini, hurmanın yüzde 93'ünü, Hindistan cevizinin yüzde 33'ünü, buğdayın yüzde 15'ini, pirincin yüzde 17'sini ve baharatın yüzde 39'unu ürettiğini söyledi. 
Sektörel olarak bakıldığında sanayi sektörünün İslam ülkelerinin toplam gayrisafi milli hasılasının yüzde 42,8'ni oluşturduğunu anlatan Yazıcı, şöyle konuştu: 
''Bunun da toplam gelirlere katkısı yüzde 37,4'tür. Buradan üç sonuç çıkarabiliriz; İslam ülkeleri toplam milli gelirinin yarısına yakınını sanayi sektörü eliyle elde etmektedir. Toplam gelirlerinin yaklaşık yüzde 40'ını sanayi sektörü oluşturmaktadır. Milli gelire katkısı bakımından sanayi sektörü ilk sırada yer almaktadır. 2008 Küresel Gıda Krizi ve 2009 Küresel Mali Krizi sonrasında, İSEDAK Ekonomik Zirvesi, tarım alanında işbirliğine öncelik verilmesini kararlaştırmıştır. Bu ekonomik zirve neticesinde İSEDAK (İslam İşbirliği Teşkilatı Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi) bünyesinde, tarım sektörüne yönelik bu alanda gıda güvenliği programları geliştirmek üzere bir Görev Gücü oluşturulmuştur. 
İSEDAK Görev Gücü, yetkilerine paralel olarak, şimdiye kadar sekiz kez toplanmıştır. Görev Gücü, üye ülkeler arasında tarım, kırsal kalkınma ve gıda güvenliği konusunda işbirliği için taslak çerçeve oluşturmuştur. Söz konusu çerçeve belgesi İSEDAK çatısı altında tarım alanında işbirliği için önemli bir belge olarak memnuniyetle karşılanmıştır.''
 

-''Yoksullukla savaşmada önemli adımlar atıldı''-
Yazıcı, bunun yanı sıra 2012 içerisinde gıda güvenliği programına yönelik olarak İslam Kalkınma Bankası, Uluslararası Gıda Örgütü ve Uluslararası Tarımsal Kalkınma Fonunun arasında 1,5 milyar dolarlık finansman anlaşması imzalandığını kaydetti. 
Bu imzalanan finansman anlaşması ile yoksullukla savaşmada ve gıda güvenliğini sağlamada önemli adımlar atıldığını vurgulayan Yazıcı''Bu noktada şuna dikkati çekmekte fayda var, dünyada 'en az gelişmiş ülkeler' olarak sınıflandırılan 48 ülkeden 22'si İslam coğrafyasında yer almaktadır. 'Düşük gelirli gelişmekte olan ülkeler' olarak sınıflandırılan 60 ülkeden 28'i, 'ağır şekilde borçlu yoksul ülkeler' olarak sınıflandırılan 40 ülkenin 22'si, 'düşük gelirli yiyecek sıkıntısı çeken ülkeler' olarak sınıflandırılan 70 ülkenin 33'ü İslam coğrafyasındadır'' diye konuştu. 
Yazıcı, bunun yanında 'gelişmekte olan ülkeler' kategorisinde bulunan ama başlıca petrol ve gaz ihracatçısı olan 12 ülkenin 10'unun da tezat teşkil edecek şekilde İslam coğrafyasında yer aldığının altını çizerek, ''Bu da İslam ülkeleri arasında dayanışmanın geliştirilmesi ve dolayısıyla yoksullukla mücadeleye katkı sağlanması için daha yakın işbirliği ortamının oluşturulmasının önemini ortaya koymaktadır''dedi.
Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, Türkiye'nin 2012'de ihracatının yüzde 36'sının yani 55,3 milyar dolarının İslam ülkelerine gerçekleştirildiğini belirterek, ''İthalatımızın ise yaklaşık yüzde 13'ünü yani 31,7 milyar dolarını İslam ülkelerinden yaptık. Yani dış ticaretimizin yaklaşık yüzde 23'ünü İslam ülkeleri ile gerçekleştirdik'' dedi. 
70 trilyon dolarlık dünya hasılasının yüzde 62'sini 1 milyar nüfusluk gelişmiş ülkelerin elinde tuttuğunu söyleyen Yazıcı,bu hasılanın yüzde 34'ünü 5,7 milyar nüfusa sahip gelişmekte olan ülkeler, yüzde 4'ünü de 300 milyon nüfusa sahip geçiş aşamasında olan ülkelerin aldığını belirterek, en az gelişmiş ülke grubunda yer alan 850 milyon nüfusa sahip ülkelerin ise dünya hasılasının sadece yüzde 1'ini paylaştığını kaydetti. 
Bakan Yazıcı, 1,6 milyarlık nüfusu ile dünya nüfusunun yüzde 22'sini oluşturan İslam ülkelerinin ise dünya hasılasının yüzde 8,2'sini yani 5,7 trilyon doları paylaştığını dile getirerek, şöyle devam etti: 
''Dünya Bankası'nın son hesaplamalarına göre İslam coğrafyasında yaşayan yaklaşık 351 milyon insan, yani İslam ülkelerinin toplam nüfusunun yüzde 22'si, aşırı yoksulluk olarak isimlendirilen, günlük 1,25 dolar olan yoksulluk sınırının altında bulunmaktadır. 640 milyon insan İslam ülkeleri toplam nüfusunun yüzde 45'i ise günlük 2 dolar olan yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır. 
Bu veriler bize şunları söylemektedir; Biz insan olarak bu dünyaya bir misyonla bir görevle geldiğimizin şuurundayız. Bugün tüm dünyayla komşuyuz. Somali'de bir baba evlatlarının birkaçını kurtarmak için diğerlerini ölüme terk ediyorsa, Afrika'daki anneler 'evladım tabağındakini bitir' diyemiyorsa, bizim çocuklarımız da biz de tok geziyorsak, bunun hesabını veremeyiz. Bizler lüks tüketimin peşindeysek bunun hesabını veremeyiz. Biz sadece kendi yakın çevremize bakıp hayatımıza devam edemeyiz. Müslüman ülkelerin kiminde kan ve gözyaşı durmuyor. Diğer bir kısmı ise açlıkla fakirlikle mücadele ediyor.'' 

-''Bu coğrafyanın kaderi artık değişmeli''- 

Yazıcı, dünyanın en yüksek yıllık gelirine sahip olan ülkelerin yine İslam ülkeleri olduğuna vurgu yaparak, ''Komşusu açken tok yatmayanlar nerede- Bu coğrafyanın kaderi artık değişmeli. Hepimiz sorumluyuz. Şahit olduğumuz her kötülükle mücadele etmekle sorumluyuz. Biz ticareti sadece kar amacıyla yapamayız. Biz sadece ekonomimiz gelişsin diye faaliyette bulunamayız. Biz yaptığımız her işin öncesini, sonrasını ve bir hesabının olduğu şuuruyla hareket ederiz. Biz aramızda işbirliğini, ticareti güçlendirmekten sorumluyuz'' diye konuştu. 
Dünya ticaretinin yapısına bakıldığında ihracatın yüzde 53'ünün gelişmiş ülkeler, yüzde 43'ünün gelişmekte olan ülkeler ve yüzde 4'ünün de geçiş ülkeleri tarafından gerçekleştirildiğinin görüldüğünü kaydeden Yazıcı, sözlerini şöyle sürdürdü: 
''Ülke grubu olarak en çok ihracat yapan grup, ağırlıklı olarak imal edilmiş ürün ihracatçısı durumunda ülkelerdir. Bunlar toplam ihracatın yüzde 69'unu yani 12,4 trilyon dolarını gerçekleştiriyor. Petrol ve gaz ihracatçısı konumundaki ülkelerin ihracatı dünya ihracatının yüzde 12'sini yani 2,2 trilyon doları oluşturuyor. Ekonomik birlikler açısından baktığımızda, Asya Pasifik Ekonomik İşbirliği (APEC) üyesi ülkeler toplam dünya ihracatının yüzde 47'sini, AB üyesi ülkeler yüzde 33'ünü, İslam İşbirliği Teşkilatı ülkeleri ise sadece yüzde 12'sini 2,25 trilyon doları gerçekleştirmektedir. 
İslam İşbirliği Teşkilatı ülkeleri 2,25 trilyon dolarlık ihracatının yaklaşık yüzde 15'ini kendi aralarında, yüzde 85'ini ise örgüt dışında kalan diğer ülkelere gerçekleştirmektedir. APEC (Asya Pasifik Ekonomik İşbirliği) ve AB gibi teşkilat üyelerine baktığımızda ise ihracatlarının yaklaşık yüzde 65'ini birlik içindeki ülkelere gerçekleştirdiklerini görüyoruz. İslam ülkeleri 1,7 trilyon dolarlık ithalatın yüzde 80'ini diğer ülkelerden, ancak yüzde 20'sini İslam ülkelerinden gerçekleştirmektedir.''
 
-''Arap dünyası ile siyasi ve ekonomik ilişkilerde atılım kaydettik'' 


Yazıcı, APEC ve AB gibi teşkilat üyelerine bakıldığında ise ithalatlarının yaklaşık yüzde 60'ını birlik içindeki ülkelerden gerçekleştirdiklerinin görüldüğünü söyledi. 
Türkiye'nin 2012'de ihracatının yüzde 36'sının yani 55,3 milyar dolarının İslam ülkelerine gerçekleştirildiğini belirtenYazıcı''İthalatımızın ise yaklaşık yüzde 13'ünü yani 31,7 milyar dolarını İslam ülkelerinden yaptık. Yani dış ticaretimizin yaklaşık yüzde 23'ünü İslam ülkeleri ile gerçekleştirdik. Son yıllarda Arap dünyası ile gelişen siyasi ilişkilerimizle beraber, ekonomik ilişkilerimizde de büyük bir atılım kaydettik. Bugün, 2000'in üzerinde Arap ülkeleri menşeli şirket, Türkiye'de birçok alanda yatırım yaparak, hem kendi ülke ekonomilerine, hem Türkiye ekonomisine katkıda bulunuyorlar'' diye konuştu. 
Yazıcı, aynı şekilde birçok Türk müteahhitlik şirketinin de Arap ülkelerinde başarılı inşaat projelerine imza atarak o ülkelerle olan ilişkilerimizi daha da güçlendirdiğini söyledi.
Türkiye'nin hızla büyüyen ekonomisiyle, Arap yatırımcılar için son derece karlı imkanlar sunduğunu belirten BakanYazıcı''Türkiye'ye yabancı yatırım girişleri 2011'de bir önceki yıla göre yüzde 76 artışla 15 milyar 900 milyon dolara yükselmiştir. Bu rakam ile Türkiye, dünya genelinde en fazla uluslararası doğrudan yatırım çeken 23'üncü ülke olmuştur'' dedi. Bakan Yazıcı, Türkiye'nin İslam ülkeleri ile ticari ilişkilerinin ortalamanın üzerinde olmasına rağmen bunu yeterli görmediklerini söyledi.
Yazıcı, kültürel ve sosyal münasebetler gibi iktisadi ilişkilerin de geliştirilmesi gerektiğini ifade ederek, ''Bu yolda sağlam, somut adımlar atarak işleyen mekanizmalar geliştirmeliyiz. Tüm İslam ülkelerinin daha çok ticaret yoluyla gelişmelerine katkı sağlamanın yollarını birlikte açmalıyız. 1,6 milyarın üzerinde Müslümanı barındıran İslam ülkelerinin dünya hasılasından hak ettiği payı alarak vatandaşlarına daha müreffeh daha adil daha insani bir yaşam sunmalarını sağlamak hepimizin vicdani sorumluluğudur'' diye konuştu. 

-''Geliri artık daha dengeli dağıtıyoruz''- 

Bakan Yazıcı, Türkiye'nin hızla büyüyen ekonomisiyle, Arap yatırımcılar için son derece karlı imkanlar sunduğunu belirterek, şöyle konuştu: 
''Son 10 yılda muazzam bir büyüme hızı yakalayan Türkiye, dünyanın en büyük 17'inci, Avrupa'nın en büyük 6'ıncı ekonomisi konumuna yükseldi. Küresel finans krizinden en hızlı çıkan ülkelerden biriyiz. OECD'nin yaptığı tahminlere göre Türkiye 2011-2017 yılları arasında yılda yaklaşık ortalama yüzde 6,7 büyüme oranı ile OECD ülkeleri arasında en hızlı büyüyen ekonomi olacak. Türkiye olarak sağladığımız makroekonomik istikrar, güçlü kamu maliyemiz, güçlü bankacılık sistemimiz ve güçlenen piyasa ekonomimiz ile küresel krizden çok az etkilendik. 
2011'de 1 trilyon 298 milyar lira olan Gayrisafi Yurtiçi Hasılamızı 2012'de 1 trilyon 435 milyar lira olarak beklemekteyiz. 2013'te ise hedefimiz 1 trilyon 571 milyar dolardır. Kişi başına gelirimiz 2011'de 10 bin 469 dolar olarak gerçekleşmiştir. Tahminimiz 2012'de bu rakamın 10 bin 673 dolar olarak gerçekleşmesidir. 2013 için ise 11 bin 318 dolar, 2014'te de 11 bin 982 dolar olarak tahmin ediyoruz. Geliri artık daha dengeli dağıtıyoruz. "

-''Yoksullukla mücadelede çok ciddi mesafeler aldık''- 

Yazıcı, OECD'nin açıkladığı Gelir Dağılımı Raporu'na göre Türkiye tüm OECD ülkeleri içerisinde gelir dağılımını en hızlı düzelten ülkelerden olduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti: 
''Yoksullukla mücadele konusunda ülkemiz çok ciddi mesafe almıştır. Şu husus son derece önemlidir, dünyada günlük harcaması 1 doların altında olan 1 milyara yakın insan bulunmaktadır. Biz de ise 2002'de Türkiye nüfusunun yüzde 0,2'si günlük 1 doların altında gelire sahip iken 2010'da günlük 1 doların altında gelire sahip kimse kalmamıştır. 2002'de Türkiye nüfusunun yüzde 3'ü günlük 2,15 doların altında gelire sahipken 2010'da bu oran yüzde 0,2'ye gerilemiştir. 2002'de Türkiye nüfusunun yüzde 30'u günlük 4,3 doların altında gelire sahipken 2010'da bu oran yüzde 3,6'ya düşmüştür. 
2012 ihracatımız 152 milyar 600 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. İthalatımız ise, 60 milyar 100 milyon doları enerji ürünleri olmak üzere 236 milyar 500 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. Yıllık verisi açıklanmış ülkeler içinde Türkiye ihracatını en çok artıran 2. ülke olmuştur.'' 

-''Gelecekte ekonominin merkezi yine Asya olacak''- 

Yazıcı, dünya genelinde uluslararası doğrudan yatırım girişlerinin 2011'de bir önceki yıla göre yüzde 16,5 artışla 1 trilyon 500 milyar dolara yükseldiğini vurgulayarak, ''Türkiye'ye yabancı yatırım girişleri 2011'de bir önceki yıla göre yüzde 76 artışla 15 milyar 900 milyon dolara yükselmiştir. Bu rakam ile Türkiye, dünya genelinde en fazla uluslararası doğrudan yatırım çeken 23'üncü ülke olmuştur'' dedi. 
Batı Asya ülkeleri arasında en fazla Uluslararası Doğrudan Yatırım çeken ülkenin ise Suudi Arabistan olduğunu dile getiren Yazıcı, sözlerini şöyle sürdürdü: 
''Türkiye ise bu bölgede 2. sırada yer almıştır. Türkiye, Doğrudan Yabancı Yatırımlar Güven Endeksi'ne göre, 2012'de doğrudan yabancı yatırım için en cazip ülkeler listesinde 13. sırada yer almaktadır. Uluslararası yatırımların artmasında Türkiye'nin lojistik alanında kaydettiği gelişmeler de etkili olmuştur. Dünya Bankası'nın 2012 Lojistik Performans Endeksi'nde 12 basamak birden yükselerek 27'nci sırada yer almıştır. Bu yükseliş aslında Türkiye'nin coğrafi avantajının yanı sıra lojistik hizmetlerde de uzmanlaştığının göstergesidir. Ülkemizin bölgede önemli bir lojistik üs ve dağıtım merkezi olması için yoğun çaba sarf ediyoruz. Bu kapsamda makroekonomik ve uluslararası stratejiler oluşturuyoruz. Buna yönelik sınır ötesi işbirliği politikaları geliştiriyoruz. Mısır üzerinden Afrika'ya, Ortadoğu üzerinden Hint Okyanusu'na ve Orta Asya üzerinden Çin'e uzanan yeni ticaret otoyollarını canlandırmak için çalışıyoruz.'' 

-''Üretimin merkezi doğuya kayıyor''- 

Bakan Hayati Yazıcı, gelecekte ekonominin merkezinin yine Asya olacağını belirterek, ''Bugün yaklaşık 36 trilyon dolar olan dünya toplam dış ticaret hacminin yüzde 24'ünü İpek Yolu ülkeleri gerçekleştirmektedir. Son 10 yılda bu ülkelerin ticaret hacmi 4 katına çıkmıştır. İpek Yolu Ülkeleri arasındaki ticaretin kolaylaştırılması ve geliştirilmesinde gümrük idarelerinin rolünü arttırmak üzere ortak çalışmalar yapıyoruz. İslam ülkeleri ile de yeni yollar, yeni ticaret rotaları belirlemeliyiz. Üretimin merkezi doğuya kayıyor. İslam ülkelerinin bu üretimden gerekli payı alması için erken hareket etmek faydalıdır'' diye konuştu. 
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı olarak hedeflerinin Türkiye'nin, ticaretin en kolay ve en güvenli yapıldığı ülke olmasını sağlamak olduğunu belirten Yazıcı, bu vizyonla gerçekleştirdikleri yeniliklerle ihracatta gümrük beyanname işlem sürelerinde oldukça büyük aşamalar kaydedildiğini söyledi.