"Akdeniz Ülkelerinde Yaşanan Sorunlar Bütün Dünyayı İlgilendiriyor"

Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, ''Akdeniz'e kıyısı bulunan ülkelerde yaşanan sorunlar sadece bu coğrafyayı değil, bütün dünyayı ilgilendiriyor'' dedi.

01 Haziran 2012

Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, ''Akdeniz'e kıyısı bulunan ülkelerde yaşanan sorunlar sadece bu coğrafyayı değil, bütün dünyayı ilgilendiriyor'' dedi.

Yazıcı, ''Akdeniz'in Politik ve Ekonomik Geleceği'' başlıklı Akdeniz Ticaret ve Sanayi Odaları Birliği (ASCAME) Konferansı kapsamında gerçekleştirilen Bakanlar Yuvarlak Masa Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Akdeniz'in 3 eski kıtanın merkezinde bulunduğunu belirterek, ''Sanki bir çanak, dünyanın hemen hemen bütün sorunları birikmiş gelmiş bu çanağın dibine oturmuş'' diye konuştu.
Semavi dinleri tebliğ eden peygamberlerin bu coğrafyada bulunduğunu ifade eden Yazıcı, şunları kaydetti:
''Tarihte bilinen bütün medeniyetlerin çok önemli kalıntıları bu coğrafyada bulunuyor. Semavi dinlerin peygamberleri hep adalet tebliğ etmiştir. Hak, hukuk, adalet ve kardeşliğe vurgu yapmıştır. Bütün bu değerleri dikkate aldığınızda sulh olması gerekirken çok farklı bir yapı var. Akdeniz'e kıyısı bulunan ülkelerde yaşanan sorunlar sadece bu coğrafyayı değil, bütün dünyayı ilgilendiriyor. BM Güvenlik Konseyi'nin veya BM Genel Kurulunun gündemini takip edin en çok sorun, ihtilaf bu coğrafyadadır. Bunun hepimiz idrakindeyiz ama söylem düzeyinde bırakmamalıyız. Buradaki ihtilafların sebepleri de biliniyor. Buradaki sebepler insani değerlerdir. Bireyin hakkını, hukukunu öne çıkartmak gerekir. Bu değerler noktasında, fikri beraberlik sağladığınızda bu sorunların çözümüne katkıda bulunmuş olursunuz.''
Herhangi bir toplulukta imtiyazlı kişiler varsa bir şekilde orada sorun yaşanacağını anlatan Yazıcı, ''Dünyayı büyük insanlık ailesi olarak düşünürsek, bu dünyanın ortak değerlerini gözetmeden bazı alanlara, gruplara, yapılara imtiyaz tanır insanlık değerlerinin uygulama noktasında duraksamaya yol açarsak ihtilafları çözemeyiz. Mutlaka kuralları imtiyaz gözetmeden kararlı bir biçimde uygulamamız gerekir. Birlik ve düzenin sağlanması için güvenlik ve demokrasi kavramları son derece önemlidir'' diye konuştu.
-''Ekonomi ile demokrasinin ilişkisi çok fazla''-
Yazıcı, yaşanan küresel krizine sanki paralel olarak ''Arap Baharı''nın yaşandığını belirterek, şöyle devam etti:
''Bunu iyi tahlil etmek lazım. Gelişmiş ülkelerde daha çok etkisi olan küresel kriz sonucu ekonomi aktörleri ekonominin dinamiklerini yeniden gözden geçirerek, yeni stratejiler oluşturuyorlar. Öte yandan dünyanın zenginliğinden çok nasibini almamış bu havzada ve özellikle bu havzanın güney kesimindeki insanlar, doğuştan var olan taleplerini öne çıkarmak ve haklarını korumak için sokaklara döküldüler. Ekonomi ile demokrasinin ilişkisi çok fazla. Dünyanın gidişatında kriz de olsa bu konulardan ders çıkartacağı kanısındayım.
Bu tür yapılar önemli, ama toplantı ile sınırlı kalmaması gerekir. Bu yapı hedeflediği noktaya ulaşmak için oluşturduğu gündemi icra ederek yürüyüşünü sürdürmesi gerekir. Diyalog kanallarının açık kalması son derece önemlidir. Her ne olursa olsun sorunları tartışmalı ve doğru ne ise insanlık değerlerinde ortaya koymak suretiyle rotamızı belirlemeliyiz diye düşünüyorum.''
-"1 trilyon 63 milyar ihracat gerçekleştiriliyor" -
Bakan Yazıcı, konferansında yaptığı konuşmada ise Akdeniz bölgesinin rolü ve önemi ile bu ülkelerin ekonomik potansiyeline değinerek, ASCAME üyesi 23 ülkenin 2010 yılında 1 trilyon 63 milyar dolarlık ihracat ile 15 trilyon dolarlık dünya ihracatının yüzde 11'ini gerçekleştirdiğini belirtti.
ASCAME üyesi ülkelerin 2 trilyon dolarlık ithalat ile dünya ithalatının ise yüzde 13'ünü yaptığını anlatan Yazıcı, Türkiye'nin 2011 yılı 135 milyar dolarlık ihracatının 36 milyar dolarını, yani yüzde 27'sini Akdeniz'e kıyısı olan ülkelere, 241 milyar dolarlık ithalatının yüzde 17'lik kısmını oluşturan 41 milyar dolarını bu ülkelere gerçekleştirdiğini kaydetti.
Akdeniz havzasındaki siyasal değişimler ile ''Arap Baharı''na da işaret eden Yazıcı, 1980'li yılların sonlarında ve 90'lı yılların ilk yarısında Doğu Avrupa'da yaşanan büyük dönüşümün bir benzerinin bugün Akdeniz ve Ortadoğu'da görüldüğünü, Ortadoğu'da soğuk savaş yapılarının çözüldüğünü söyledi.
-Değişim ve dönüşüm...-
Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölgesinin geri dönülemez bir süreçten geçtiğine dikkati çeken Yazıcı, Akdeniz'in güneyinde büyük bir değişim rüzgarı estiğini, değişim ve demokratik dönüşümün gelinen aşama itibariyle kaçınılmaz bir hal al aldığını ve artık geri dönülmez bir nitelik kazandığını vurguladı.
Böyle bir değişim sürecinde Türkiye'nin politikasının son derece açık ilkelere dayandığının altını çizen Yazıcı, Türkiye'nin Arap halklarının taleplerinin yanında yer aldığını ve Ortadoğu ile Kuzey Afrika yeniden şekillenirken, bu sürecin barışçıl bir şekilde devam etmesine büyük önem verdiğini kaydetti.
Yazıcı, Ortadoğu'daki gelişmelerin gerek bölge halklarıyla mevcut tarihi, kültürel ve sosyal yakınlığı, gerek bu gelişmelerin doğrudan veya dolaylı etkileri nedeniyle Türkiye'yi yakından ilgilendirdiğini belirtti.
Suriye konusuna da değinen Yazıcı, Suriye'nin halen içinde bulunduğu durumun uluslararası toplum için endişe kaynağı olmaya devam ettiğini, son olarak 25 Mayıs'ta yaşanan El-Hule katliamının durumun vahametini ortaya koyduğunu söyledi.
-Kıbrıs meselesi...-
Akdeniz'in Türkiye için özel bir önemi bulunduğunu dile getiren Yazıcı, şöyle devam etti:
''Onun için 2004 yılında Kıbrıs'ta Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği'nin girişimiyle yürütülen Annan Barış Planı'na Türkiye net olarak evet demişti. Kıbrıs Türklerini 'evet' demeye teşvik etmiştik. O süreçte muhataplarımız da 'evet' demiş olsalardı bugün Doğu Akdeniz'in bir barış alanı haline dönüşmüş olacağı kanısındayız. Sizin komşularınız olan ve Annan Planı'na, bu barışa evet demiş olan Kıbrıs Türklerinin limanları hiçbir yere açık değildir. Kıbrıs Türkleri hiçbir yere seyahat edemiyor, hiçbir kültürel veya sportif faaliyete katılamıyor, Akdeniz'de oldukları halde bu toplantıda veya hiçbir platformda yer alamıyorlar. Kıbrıs, Akdeniz'de önemli bir merkezdir. Kıbrıs meselesinin çözülmesi Akdeniz'i daha canlı kılacaktır. Biz Doğu Akdeniz'de Kıbrıs da dahil olmak üzere tüm sorunların çözülmesini arzu ediyoruz.''
-Kudüs, Gazze...-
Hayati Yazıcı, Akdeniz'in tarihte olduğu gibi önümüzdeki dönemde de büyük bir ticaret, siyaset ve kültür merkezi olmasını istediklerini ifade ederek, ''Kudüs'ün bütün dinlerin buluştuğu bir barış şehri olmasını istiyoruz. Gazze, tarihte en uzun süre kuşatma altında kalan şehirdir. Akdeniz'in yüzlerce, binlerce yıllık çok kültürlü, çok dinli, çok renkli yapısına rağmen tarihin en büyük kuşatmasının yine bir Akdeniz kentinde yaşanması ne büyük bir trajedidir. Hiçbir şey Gazze'deki ablukanın, Gazze'deki insanlık trajedisinin göz ardı edilmesini sağlamaz'' şeklinde konuştu.
Filistin sorununun bölge ötesi bir etkiye sahip olduğunu belirten Yazıcı, şöyle konuştu:
''Çünkü Kudüs var. Kudüs, bütün Müslümanların kıblesidir. Kudüs, bütün Hristiyanların kutsal mekanıdır. Kudüs, bütün Yahudiler için kutsaldır. Kudüs'ün bu şekilde asli unsurunu ve dini kimliğini muhafaza ederek, barışın merkez ve sembol şehri olması gerektiğine inanıyoruz. Biz, bütün işgallerin bittiği, bütün yol kontrollerinin sona erdiği Filistinlilerin insanca yaşama hakkının garanti altına alındığı, İsrail ile yan yana yaşayan, başşehri Doğu Kudüs olan bir Filistin devletinin kurulduğu ve barışın tesis edildiği bir Ortadoğu istiyoruz.''
-Yabancı düşmanlığı ve İslamafobi...-
Bölgedeki tarihi demokratik dönüşümün arifesinde, Akdeniz'in iki yakası arasında değişen ekonomik gelişmişlik düzeyleri ve ayrışan demokratik yönetim geleneklerinden kaynaklanan sebeplerle, bölgede işbirliği potansiyelinin yeterince eğerlendirilemediğinin altını çizen Yazıcı, bu durumun bir sonucunun da Avrupa kıyılarına yönelik yasadışı göç olduğunu, bunun Avrupa'da yabancı düşmanlığını ve İslamofobi'yi körüklediğini söyledi.
Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da meydana gelen olaylar karşısında Kuzey ile Güney arasında sağlam bir ortaklık kurulmasına ihtiyaç bulunduğunu belirten Yazıcı, Arap Baharının halihazırda bu ortaklığa temel olabilecek ve uygun şekilde yararlanılabildiği takdirde her iki tarafa da fayda sağlayabilecek yeni ekonomik ve sosyal fırsatları beraberinde getirdiğini ifade etti.
Bölgede temasta bulundukları yerel işadamlarının ekonomik krizden çıkış yolları arayışında Türkiye'yi güvenilir bir yatırım ülkesi olarak kullanmak istediklerine işaret eden Yazıcı, bu doğrultuda ekonomik ve ticari içerikli heyetlere her türlü desteği ve kolaylığı sağlamaya gayret ettiklerini vurguladı.