Yazıcı, Rize'de Geleceğe Yatırım Türkiye'ye Yatırım Toplantısında Konuştu

Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, Rize Dedeman Otel'de Milliyet Gazetesi tarafından düzenlenen "Geleceğimize Yatırım, Türkiye'ye Yatırım" toplantısına katıldı.

31 Mayıs 2013

Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, Rize Dedeman Otel'de Milliyet Gazetesi tarafından düzenlenen "Geleceğimize Yatırım, Türkiye'ye Yatırım" toplantısına katıldı. Yazıcı, burada yaptığı konuşmada,Türkiye'nin değişim ve dönüşümünün arkasında güven ve istikrar olduğunu, güven ve istikrarı milletin sağladığını belirtti.

Türkiye'nin dünya coğrafyasının çok önemli bir kesitinde, üç eski kıtayı bağlayan bir kavşakta yer aldığını ifade edenYazıcı, "Sanki Allah Türkiye'yi bir lojistik merkez olarak yaratmış, böyle bir yerdeyiz" dedi.

Türkiye'nin enerji kaynaklarının fazla olmadığını belirten Yazıcı, şöyle devam etti:

"Enerjide daha çok dışa bağımlıyız ama öyle bir yerdeyiz ki enerji ihtiyaçlarını karşılayan ülkeler bizim doğumuzda, çok fazla tüketenler ise batımızda. Enerji sirkülasyonunu sağlayacak güzergah üzerindeyiz. Bizim de buna yönelik projelerimiz var. Dünya tarihine baktığımız zaman, kavgalar, karmaşalar, suikastler hep bu yakın çevremizde olmuş. Peygamberler de hep bu bölgeye gelmişler ve herkesin gözü Türkiye'nin üzerinde. Türkiye farkındalığını ortaya çıkarttıkça herkesin Türkiye'ye ilgisi daha fazla ortaya çıkıyor. Türkiye ilgi odağı haline geldi. Son 10 yıl içerisinde bu farkındalık daha fazla arttı."

"Türkiye siyasi tarihi darbelerle, müdahalelerle dolu"

Türkiye siyasi tarihinin darbelerle, müdahalelerle dolu olduğunu ifade eden Yazıcı, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Çok partili demokratik hayata geçtikten sonra Türkiye maalesef sıkça darbeler sürecini yaşadı. Çok farklı şeyler söylemek mümkün. Mantığı ne olursa olsun, neye dayandırılırsa dayandırılsın Türkiye'nin kalkınma refleksi itibarıyla baktığımızda bu süreçler dolayısıyla kaynaklarını, millete ait imkanları, potansiyelini kullanamayan, aksine var olan imkanlarını da kaybeden bir ülke olmuş. Her darbe, her müdahale Türkiye'yi geri götürmüştür."

Yazıcı, AK Parti hükümetleri olarak devlet ve birey algısını değiştiren bir siyasi anlayışa sahip olduklarını vurgulayarak, şunları söyledi:

"Milletten yönetim sorumluluğumuzu aldığımız günden itibaren çok sıkıntılarla karşılaştık. Sıkıntılı süreçler yaşadık ama hep sabırlı olduk. 3 Kasım 2002'de seçimler yapıldı, tek başına iktidar sorumluluğunu millet bize verdi, hükümeti kurduk, faaliyete başladık. Kamuoyunda şöyle bir beklenti vardı, 'bu kadrolar Türkiye'nin içerisinde bulunduğu, özellikle ekonomik anlamda sıkıntılı süreçleri aşma noktasında deneyimden noksandı, bunlar bu süreçleri doğru idare edemeyecek, yönlendiremeyecek, sonuçta birkaç ay sonra kaos daha da büyüyecek, kriz yaygınlaşacak ve bunlar geldikleri gibi tepe taklak gidecekler'. Beklenti, ekonomik olarak bir açmaza düşüleceği ve onun sonucunda siyasi arenadan yok olunacağı yönündeydi. Oysa biz milletten emanet isterken hep şunu söyledik, biz sizin gündeminizle hükümetin gündemini bir tutacağız. Milletin gündemi ayrı, hükümetin gündemi ayrı olmayacak, öyle yaptık. Gece gündüz demeden çalıştık. Bize farklı bir kaynak gelmedi bir yerden. Doğru projeler yaptık, önceliklerimizi doğru belirledik. Kısıtlı imkanlarla doğru projeler yaptık. Türkiye'nin değişim ve dönüşümünün arkasında güven ve istikrar var. Güven ve istikrarı millet sağlar. Ne zaman sağlar, seçimde sağlar. Türkiye güven ve istikrarla büyüyor ve gelişiyor. Bu konuda da hükümetimiz büyük bir önem göstererek, bunu kalıcı hale getiriyor."

"Merkeze insanı yerleştirdik"

Bakan Yazıcı, yaşanan süreçte merkeze hep insanı yerleştirdiklerini dile getirerek, şunları kaydetti:

"Bizim sosyal, ekonomik, tüm faaliyetlerimizde insan var. İnsanın güveni, huzuru önemli. Mutlu, huzurlu bir toplum kalkınmanın dinamosudur. Hiçbir zaman popülizme kaçmadık. Siyasi yürüyüşümüzde, hiçbir yerde 'yapamayacağımız hiçbir vaadimiz' olmadı. Bol keseden atmadık. Yapabileceklerimizi söyledik. Türkiye'de siyaset anlayışını değiştirdik. Türkiye'nin siyasetinin en sorunlu olduğu alanlardan bir tanesi bugün muhalefet anlayışı itibarıyla siyasetin değerler üzerinden yapılmaya çalışılıyor olması. Muhalefet siyaseti değerler üzerinden yürütüyor. Oysa siyasetin proje üzerine yürütülmesi, hizmet odaklı olması lazım. Değerler hepimizin, Cumhuriyet hepimizin, Cumhuriyetin nitelikleri hepimizin. Cumhuriyetin nitelikleri ile sorunu olan insan olabilir mi? Varsa çok marjinaldir. Onların zaten esamesi yok. Cumhuriyet bu milletin en büyük kazanımı. Bugün Türkiye'de muhalefetin en büyük sıkıntısı, proje üretemiyor oluşudur."

Yazıcı, çözüm sürecine ilişkin olarak, "İnsanlarımızın gönlü, kalbi acıyla doldu, nefretle doldu şişti. Şimdi diyoruz ki bu yükü boşaltalım, buraya sevgiyi koyalım, helalleşmeyi koyalım" dedi.

Türkiye'nin en büyük sermayesinin, gücünün kardeşlik olduğunu vurgulayan Yazıcı, "Türkiye dediğimiz ortak vatanda yaşayan, hiçbir ayrım yapmadan, etnisite itibarıyla, mezhepsel itibarıyla, düşünce farklılığı itibarıyla hiçbir ayrım yapmaksızın, insan diyerek oluşturduğumuz kardeşliğimiz, bizim en büyük zenginliğimizdir" diye konuştu.

"Bunu bozmaya dönük terörist unsurlarla 30 yıldır mücadele ediyoruz" diyen Yazıcı, şöyle devam etti:

"Bu sorunun çözümüne dönük dün değil, bugün değil, daha kuruluş aşamasında, tüzüğümüzde projelerimiz var. '10 yıldır iktidardasınız, şimdi mi yapıyorsunuz' diyorlar. Bu tür sorunların elbette çözüm yoluna konulması, uygun ortamın oluşmasına bağlı. Türkiye'de arzu etmediğimiz, istemediğimiz, bugün sorgulandığında hicap duyabileceğimiz eylem ve işlemler de olmuştur, bunları göz ardı edemeyiz. İlk bakan olduğumda bir mülakatımda, eğitime dönük sorular sordu bana bir gazeteci arkadaşımız. Dedim ki 'Okullarda İngilizce, Arapça, Fransızca okutuluyor, buna benzer diller de olabilir'. O dönem anamuhalefet partisinin genel başkanı hemen 'Bak bak baklayı ağzından çıkardılar' dedi. Bugün benim o gün söylediğimin çok ötesinde farklı şeyler söyleniyor. Ana dil. Ne demek ana dil? Ananın dili. Devletin resmi dili, yazışma dili olur ama adamın ana dili başka ise ne yapalım, konuşsun adam bu dili."

"Bunların gelişinin bir hukuku var mıydı da gidişinin hukukunu soruyorsun"

Bakan Yazıcı, terörist grupların Türkiye'den ayrılışına ilişkin, "Vay efendim bunlar ülkeyi nasıl terk edecek? Temel, Dursun fıkrası çok. Bunların gelişinin bir hukuku var mıydı da gidişinin hukukunu soruyorsun? Adam dağdan, şuradan, buradan Türkiye'ye giriyor, girişinin bir hukuku yok, legal değil, çıkışının hukukunu soruyorlar bize. Nasıl geldiyse öyle gitsin" ifadesini kullandı.

Türkiye'nin 30 yıldır acı yaşadığını belirten Yazıcı, sözlerini şöyle sürdürdü:

nsanlarımızın gönlü, kalbi acıyla doldu, nefretle doldu şişti. Şimdi diyoruz ki bu yükü boşaltalım, buraya sevgiyi koyalım, helalleşmeyi koyalım. Ölenleri geri getirebilir miyiz, yaşanmış olayları yaşanmamış hale getirebilir miyiz? Öyle bir gücümüz yok ama yaşanmışlara benzer durumların yaşanmaması elimizde, bunu engelleyelim. Bunu yapabiliriz. Elbette bütün bunları yaparken, milletimizin hassasiyeti, gündemimizin başında, beynimizin içinde. Hiçbir yerde, hiçbir süreçte millete hesabını veremeyeceğimiz, milletimizin yüzüne baktığımızda yüzümüz kızaracak iş yapmadık. Milletimizin vicdanını sızlatacak hiçbir icraatımız olmadı, olmaz."

Sürecin sadece silahlı unsurların Türkiye'yi terk etmesiyle bitmeyeceğini anlatan Yazıcı, "Türkiye, demokratikleşme hedefini ve sürecini de hızla tamamlamalı. Anayasa yaparken, anayasayı sosyal olguların egemen olduğu değil, hukuksal bir metin olduğunu düşünerek, hukuksal kavramların egemen olduğu bir metne dönüştürmeliyiz. Anayasa, Türk milleti dediğimiz bütün unsurların içinde yer aldığı, unsurlardan hiçbirine ayrıcalık, farklılık, üstünlük ya da ötekileştirme tanımadığı bir içerikte olması lazım. Vatandaşlık bağlamında herkesin kendisini görebileceği bir muhtevada olması lazım. Burada en önemli ölçü, insan ve onun doğuştan var olan hak ve özgürlüklerinin gerçekten önemsenmesidir" dedi.

"Anayasa yapma millete ait bir haktır"

Bakan Yazıcı, Türkiye'nin yeni bir anayasa inşa etmede başarıya ulaşmasını temenni ederek, şunları kaydetti:

"Anayasa yapma millete ait bir haktır. Herkes yeni bir anayasaya ihtiyaç olduğunu söylüyor. Türkiye yeni anayasa çalışmasını başarmak zorunda. Bazıları şart koşuyor, 'Değişmez maddeler var bunlara dokunursanız olmaz'. Ona değişmez madde niteliğini kim verdi? Niye değişmesin, ne için değişmesin? Türkiye'nin başkenti, bayrağı, marşı, Cumhuriyet nitelikleri değişmez. Buna zaten kimsenin bir itirazı da yok ama o maddeler yeniden yazılırsa kıyamet mi kopar? Ona değişmez niteliği de darbe döneminde verilmiştir. Ben bunu söylerken bunları değişelim, başka bir şeyler ekleyelim demiyorum. Siz şart koşarsanız başkası bir başka şart koşar ve Türkiye bu sürece kavuşamaz."