Kurumsal Sürdürülebilirlik Özen Yükümlülüğü

Küresel tedarik zincirlerinde kurumsal faaliyetlerin çevresel ve sosyal haklara etkilerine özen yükümlülüğünün tesis edilmesine yönelik AB yasal çerçevesini hazırlayan Kurumsal Sürdürülebilirlik Özen Yükümlülüğü Direktifi taslağı Avrupa Komisyonu tarafından 23 Şubat 2022 tarihinde yayımlanmıştır.

14 Aralık 2023 tarihinde ise Avrupa Parlamentosu ve AB Konseyi tarafından, AB'de ve küresel olarak çevrenin ve insan haklarının korunmasını artırmayı amaçlayan Direktife ilişkin geçici bir anlaşmaya varılmıştır.

Özen Yükümlülüğü Direktifi, AB’de faaliyet gösteren belli büyüklükteki firmaların, kendi operasyonlarını, şirketlerin üretim yönündeki iş ortaklarını ve kısmen de lojistik veya atık yönetimi/geri dönüşüm gibi alt faaliyetlerini kapsayan operasyonlarla ilgili olarak çevre ve insan hakları üzerindeki fiili ve potansiyel olumsuz etkilerine ilişkin yükümlülüklerine yönelik kuralları belirlemektedir. Aynı zamanda Direktif, bu yükümlülüklerin ihlaline ilişkin cezalara ve hukuki sorumluluğa ilişkin kuralları da ortaya koymaktadır.

Kapsam dahilindeki şirketlerin, Paris Anlaşması uyarınca küresel ısınmanın 1.5 °C ile sınırlanması amacıyla, iş modellerinin ve stratejilerinin Paris anlaşmasıyla uyumlu olmasını sağlayacak bir plan benimsemelerini gerekmektedir.

Direktife ilişkin AB Konseyi ve Avrupa Parlamentosu tarafından varılan geçici anlaşma, 15 Mart 2024 tarihinde üye devletlerin Birlik nezdindeki Büyükelçilerinden oluşan Daimi Temsilciler Komitesinde (COREPER), 24 Nisan 2024 tarihinde ise Avrupa Parlamentosu Genel Kurul oturumunda onaylanmıştır.

Buna göre Komisyon taslağından[1] farklı olarak Direktifte yer alan yükümlülüklerin kademeli olarak ve aşağıdaki eşik değerler esas alınarak uygulanacak olup, ilk taslakta yer alan tekstil, gıda ve madencilik gibi öncelikli sektörlerde düşük eşik değer uygulanması ayrımı kaldırılmıştır.

Metnin kabul edilmesinden 3 yıl sonra (2027’den itibaren):

  • 5.000'den fazla istihdam ve dünya çapında net cirosu 1,5 milyar Avro'yu aşan AB (ana) şirketleri
  • Avrupa Birliği'nde net cirosu 1,5 milyar Avro'nun üzerinde olan, AB dışı (ana) şirketler
 Metnin kabul edilmesinden 4 yıl sonra (2028'den itibaren):
  • 3.000'den fazla istihdam ve dünya çapında net cirosu 900 milyon Avro 'nun üzerinde olan AB (ana) şirketleri
  • Avrupa Birliği'nde net cirosu 900 milyon Avro 'nun üzerinde olan, AB dışı (ana) şirketler
Metnin kabul edilmesinden 5 yıl sonra (2029'dan itibaren):
  • 1.000'den fazla istihdam ve dünya çapında net cirosu 450 milyon Avro 'nun üzerinde olan AB (ana) şirketleri
  • Avrupa Birliği'nde net cirosu 450 milyon Avro 'dan fazla olan AB dışı (ana) şirketler
Küçük ve orta ölçekli şirketler (KOBİ) doğrudan direktif kapsamında olmamakla birlikte, Direktif kapsamına giren büyük şirketlerin tedarikçisi veya alt sağlayıcısı olan KOBİ’ler de mevzuat hükümlerinden etkilenecektir.

Özen yükümlülüğünün şirketlerin temel faaliyetlerinin bir parçası olması için, taslak kapsamında şirket yöneticileri tarafından, kurumsal sürdürülebilirliğin şirket politikasının bir parçası haline getirmesi, alınan kararların çevreye, insan haklarına ve sosyal haklara etkisinin değerlendirilmesi gerekmektedir.

Ayrıca, şirketlerin özen yükümlülüğü kapsamında kendi ve değer zincirlerinde bulunan işletmelerin faaliyetlerinin çevre ve insan haklarına etkisine ilişkin düzenli değerlendirmeler yapma, mevcut olumsuzlukları tespit etme ve giderilmesine yönelik çözümler önermesi gerekmektedir.
 
Üye ülkeler tarafından özen yükümlülüğünü ihlal eden şirketlere cezai yaptırımlar uygulanması beklenmektedir. Direktifin ihlali durumunda kendilerine kesilen cezaları ödemeyen şirketler için, şirketin cirosu dikkate alınarak cirosunun %5'ine varan para cezaları gibi çeşitli ihtiyati tedbirler getirilmesi öngörülmektedir. Ayrıca, Kurumsal Sürdürülebilirlik Özen Yükümlülüğü Direktifine uygunluğun kamu ihaleleri ve imtiyazlarının verilmesinde bir kriter olarak nitelendirilebileceği belirtilmektedir.

Üye devletlerin, Komisyon'un rehberliğini içeren portallar aracılığıyla şirketlere özen yükümlülükleri hakkında ayrıntılı çevrimiçi bilgi sağlamaları gerekecektir. Ayrıca, yükümlülüklere uymayan firmaları soruşturmak ve bunlara ceza uygulamak için bir denetim makamı oluşturmaları veya atamaları gerekecektir.
 
Direktif, şirketlerin uyması gereken yükümlülüklerin bir listesini de içermekte olup, bunlar arasında, Uluslararası Çalışma Örgütü sözleşmelerinin yanı sıra Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi, Uluslararası Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi ve Çocuk Hakları Sözleşmesi gibi çeşitli Birleşmiş Milletler sözleşmelerinde yer alan hükümler yer almaktadır. Ayrıca mevzuat kapsamında, şirketlerin değer zincirlerindeki iş ortaklarından kaynaklanan “olumsuz etkileri” tespit eden firmaların, bu etkilerin devam etmesi durumunda bu iş ilişkilerini sonlandırmaları gerekmektedir. Yine mevzuata göre, şirketlerin olumsuz etkilerinden mağdur olanların yanı sıra sendikalar ve sivil toplum örgütlerine de şirketleri mahkemeye verme yetkisi verilecek ve dava açmaları için beş yıl süre tanınacaktır. Suçlu bulunmaları halinde şirketlerin mağdurları mali tazminat veya kamuya açık bir özür yoluyla iyileştirmeleri gerekecektir.
 
Bundan sonraki aşamada, Direktif AB Konseyi tarafından resmi olarak onaylanması ve imzalanmasının ardından AB Resmi Gazetesinde yayımlanarak, yayımı takip eden yirminci gün yürürlüğe girecektir. Mevzuatın yürürlüğe girdikten sonra iki yıl içinde üye ülkeler tarafından ulusal mevzuata aktarılması gerekecektir. 
 
Halihazırda Fransa (2017) gibi bazı üye ülkelerde benzer düzenlemeler bulunmaktadır. Bu çerçevede son olarak, Almanya tarafından yayımlanan Tedarik Zincirleri Özen Yükümlülüğü Yasası 2023 yılında yürürlüğe girmiştir.


Alman Tedarik Zinciri Yasası
 
Alman Tedarik Zinciri Yasası, 1 Ocak 2023 tarihinde 3.000’den fazla çalışanı olan sektör fark etmeksizin Alman firmaları bakımından yürürlüğe girmiş olup, anılan yasanın 1 Ocak 2024 tarihinden itibaren 1.000’den fazla çalışanı olan Alman firmaları için yürürlüğe girmesi kararlaştırılmıştır.
 
Bu çerçevede, Yasa kapsamına giren firmaların ve tedarik zincirlerinin zorla çalıştırmama, çocuk işçi çalıştırmama, ayrımcılık yapmama, örgütlenme özgürlüğü, iş güvenliği gibi sosyal haklar ile Minamata (cıva kullanımı), Stockholm (kalıcı organik kirleticiler) ve Basel (zararlı atık) Sözleşmelerinden kaynaklanan çevresel haklara özen gösterme ve rapor hazırlama yükümlülüğü bulunmakta, doğrudan olmayan toptancılara karşı ise daha sınırlı yükümlülükleri bulunmaktadır.  Bu doğrultuda Alman firmalarının; risk yönetimi, risk analizi, önleyici tedbirleri alma, düzeltici eylemlerde bulunma, şikâyet prosedürü oluşturma, dokümantasyon ve raporlama gibi yükümlülükleri bulunmaktadır.
 
Halihazırda yürürlüğe girmemiş olan AB Kurumsal Sürdürülebilirlik Direktifi Taslağı ise 500 kişilik istihdam, öncelikli sektörlerde 250 kişilik istihdam oranı ile daha fazla firmanın mevzuat hükümlerine tabi olması, sadece tedarik zincirinde değil değer zincirini de kapsaması ve daha geniş kapsamlı çevresel haklar ve firmaların iklim değişikliği ile mücadele taahhütlerini[2] de içermesi bakımından Almanya’nın yasasına göre daha katı hükümler içermektedir.
 
[1] Komisyon tarafından açıklanan Taslak, 500 kişilik istihdam ve 150 milyon Avro değerinde toplam net ciroya sahip şirketler ile tekstil, madencilik, gıda gibi öncelikli sektörlerde faaliyet gösteren 250 kişilik istihdam ve 40 milyon Avro net ciroya sahip şirketleri kapsamaktaydı.
 
[2] Taslağın 15. maddesine göre, mevzuat kapsamına giren firmaların Paris Anlaşması hedefleri ile paralel olarak küresel ısınmanın 1,5 derece ile sınırlandırılmasına ve sürdürülebilir ekonomiye geçişe yönelik iş planları ve stratejilerini hazırlamaları gerekmektedir.